"Bat; en dibe, en sert şekilde..."
Sonsuz gibi, hiç dibe çakılmayacakmışım gibi düşüyordum. Karanlık bomboş ve korku içerisinde. Her an dibe ulaşacak, bedenim kırıklarla dolacakmış gibi. Kan akacak, canım acıyacak gibi. Her zaman bu korku ile yaşamanın yarattığı kalitesiz hayat zevki...
Sırt çantamı tek koluma astığım sıra bozulan eteğime göz devirdim. Gelişi güzel düzelttikten sonra kapı kolunu tutmuştum ki garip bir ses geldi. Elim kapı kolunda kalakaldı.
Kalbimin aptal sesi kulaklarıma geldiğinde alt dudağımı ısırıp yavaşça geriye döndüm. Televizyonun yanıp sönen ışığı ile kaşlarım çatıldı. Neden bu kendi kendine açılmıştı ki şimdi?
"Ölü Gök, ismi yüzünden çok fazla tepki alan yeni Türk şirketi inanılmaz derecede yükseldi. Bu durum çok büyük etkileşimlere sebep olmakla birlikte, ülkemizde yerli üretim olarak, akıllı saat tasarlayıp satmaya başladı. Ölü Gök.."
Masamın üzerinden kumandayı alıp hızla kapattım.
"Ölü Gök de neyin nesi?" dedim kaşlarımı çatarak. "Sadistin teki kurmuş herhalde."
Bozulmuş saçımı gelişi güzel bir at kuyruğu yapıp son kez televizyona baktım. Odamdan çıkıp da telefonuma baktığımda dünyam resmen başıma yıkılmıştı. Bu sefer gerçekten yetişemeyecektim.
Koşarak merdivenleri indiğim sıra son basamakta kıçımın üstüne düştüm.
"Nazar çıktı, nazar..." diyerek kendimi motive ettikten sonra hızlıca kalkıp koşmaya başladım. Kendimi dışarı attıktan sonra derince bir nefes alıp bayırı koşmaya başladım. Bayırın sonuna geldiğinde geçip gittiklerini anlamak çok da zor olmadı. Ayaklarımı yere süre süre ilerlemeye başladım. Otobüs durağına geldiğimde ellerimi montumun cebine sokup derin bir nefes aldım.
Havalar giderek soğuyordu. Zaten aralık ayındaydık. Ne bekliyordum ki?
Ayağımın ucuyla yere vururken gelen otobüs ile çantamın kollarını tutarak bindim. Hiç boş yerin olmadığını görmek gözlerimi devirmeme sebep oldu. Elimi çantama uzattım ve zar zor bir köşeye geçtim. Fermuarı açıp elimi bölmede gezdirdim ancak cüzdanımı bulamadım. Kaşlarım çatıldı. Cüzdanım?
Çantayı salladım ancak yine de bir şey çıkmadı içerisinden. Telaşla fermuarı daha da açıp da içine baktığımda gözlerim acıyla kapandı. Cüzdanımı unutmuşum...
Kalabalığın içinden sessizce şoföre doğru ilerledim.
"Abi..." dedim iki koltuk arasından öne doğru eğilerek. "...ben inebilir miyim?" dediğimde dikiz aynasından bir bakış attı.
"Daha yeni bindin?"
Niye sorguluyorsun ki? Bırak da ineyim işte.
"Cüzdanımı evde unutmuşum. İneyim ben." dediğimde hafifçe güldü.
"Olur mu öyle şey? Buluruz bir çaresini." dediğinde beni beleşe getireceğini düşünerek hafifçe gülümsedim ancak o avazı çıktığı kadar bağırdı. "Bu kızın parası yokmuş, var mı bir öğrenci verebilecek!?"
Şaşkınlıkla açılan ağzım, tutulan dilim ile öylece adama baktım. Şaka mısın sen? Utançtan ne yapacağımı bilemedim resmen. Boynumdan alnıma kadar kızardığım esnada derin bir nefes aldık. Bana bunu neden yapmıştı ki şimdi? Yüzümü saklamaya çalıştığım sıra yüzümün önünden geçen bir el ile kaşlarım havaya kalktı.
Yirmilik bana göz kırpıyordu resmen. Saçlarımı geriye atıp da kimin uzattığına baktığımda hevesle kalkan omuzlarım tekrardan aşağı düştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MiMi "İyi Kızlar Ölür"
Bilim KurguSessizlik #1. 06.03.02022 MiMi, dünya üzerindeki en akıllı yapay zekâ. Kendine bir yönetim kurmuş ve bu yönetim ile bir şeylerin önüne geçmeye çalışmaktadır. Bunun en büyük sebebi ise bir önceki sahibidir. Eliz, aşırı sakar ve aptal olduğu i...