"Yer ve Gök gibi olabilirdik ama Cennet ve Cehennem olmayı seçtik..."
Herkes yiyecek bir şeyler almış, kendince ihtiyaç duyduklarını çantalarına doldurmuştu. Ne olduğunu anlamadığım için hiçbir ses çıkarmıyor, sadece onlarla birlikte yürüyordum. Şöyle bir durum da vardı ki, kimse kimseyi anlamıyordu. Herkesin karakteri birbirinden tamamen farklıydı.
Eskiden insanların ne istediklerini bilmez ve ne istedikleri hakkında en ufak şeyi bile düşünmezdim. Önemli olan benim olanlardan ve olmayanlardan ibaret gibiydi. Acıydı ama gerçekti. Kimse kimseyi düşünmüyordu zaten. Hiç kimse yarın görmeyeceği biri için düşünmek gibi bir zahmete girmiyordu. Neden girsin ki? Haklılardı, haklıydık. Herkesin yolu ve yaşadıkları farklıydı. Bu yüzden herkes kendisini düşünmeliydi.
Öyle de oldu.
Neden böyle olduğumu ve insanların beni neden yargıladıklarını düşünmekten vazgeçtim. Düşündüğüm şey artık çok başka bir boyuttaydı.
"Buraya girebiliriz bence." diyerek önüme geçen Nazlı ile düşmemek için ellerimi kaldırmıştım ki biri elini belime dayayıp destek olmuştu.
Gözlerimi kırpıştırıp derin bir nefes aldım. Arkamı döndüğümde Baha ile göz göze geldik. Tepeden aşağı garip bir bakış attıktan sonra yanımdan geçip Nazlı'nın gösterdiği evin kapısına gitti. Beraber kapının kilidini açtıkları sıra gözlerim Yağız'a kaydı. Aşırı derecede yorgun ve mutsuz gözüküyordu. Bu hali canımı sıkmaya yetmişti. Hayatımdaki tek başarımı mutsuz görmek beni üzüyordu.
Ellerimi yumruk yapıp yanına adımladığım sıra Büşra da Selim'in yanına geçmişti.
"Yağız." dediğimde izlediği Baha'yı bırakıp bana döndü. Gözlerinin elası karanlıkta belli olmuyordu ama çokça yorgundu. "İyi misin?" diyerek kendimi gülümsemeye zorladığımda garip bir acı tekrardan kolumda gezindi. Umursamamaya çalışarak daha da gülümsedim.
"İyiyim, asıl sen iyi misin?" diyerek berenin içinden çıkmış saçımı özenle geri içeri sokuşturdu.
"İyiyim." diye mırıldandığımda hafifçe gülümsemiş ve uzanıp elimi montumun cebinden çıkarmıştı.
"Dediğim gibi, bu karakter sana yakışmıyor." dedikten sonra hafifçe gülümsedi. "Bak, yalan bile söyleyemiyorsun." onun bu lafı ile kalbimde ufak bir sıcaklık oluştu. Gözlerine öyle uzun baktım ki en sonunda kaşlarını çatarak yüzünü buruşturdu. "Bu korkutucuydu işte. " dediğinde gözlerim dolmaya başlayacağı için başımı eğip yalandan güldüm.
"Oha!" Nazlı'nın sesi ile dönüp baktığımızda, Baha'nın kapıyı açmış olduğunu, Nazlı'nın da bu durumu zıplayarak kutladığını görmüştük. "Tam bir hırsız. On numara çar." diyerek içeri girdiğinde bir müddet arkasından bakıp Baha'ya döndüm. Kısa bir bakış attıktan sonra gözleri Yağız'a döndü.
"Siz girin, benim biraz tütüne ihtiyacım var." diyerek arkasını dönüp de evin arkasına ilerlediğinde Yağız ile içeri girdik. Acıyan kolum yüzünden midem bulandı. Anlamsızca etrafıma bakındım.
"Siz mum arayın, ben yemek yapacağım. Eliz siz de camlara bir şeyler yapıştırır mısın? Dışarıdan ışık gözükmesin." diyen Selim ile kaşlarımı çatarak ona dönmüştüm ki , hiçbir şey söylememe izin vermeden, kaçıp gitti.
"Ben de mum arayayım." diyerek diğer üçü de yok olunca derin bir nefes alıp ellerimi cebime soktum. Birkaç adım attığım sıra ayağıma takılan oyuncak ayıya tepeden bir bakış attım.
"Abba! Abba!"
Koşarak merdivenleri çıktıktan sonra elimdeki kağıda telaşla baktım. Hayır, korkmuyorum. Ailem bu yüzden bana kızmaz ama...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MiMi "İyi Kızlar Ölür"
Bilim KurguSessizlik #1. 06.03.02022 MiMi, dünya üzerindeki en akıllı yapay zekâ. Kendine bir yönetim kurmuş ve bu yönetim ile bir şeylerin önüne geçmeye çalışmaktadır. Bunun en büyük sebebi ise bir önceki sahibidir. Eliz, aşırı sakar ve aptal olduğu i...