Elimde tuttuğum torbayı sıkı sıkı kavrayarak taksiden inince buz gibi bir hava kalın giyinmiş olmama rağmen tüm bedenimi sarıp yıldırım çarpmışçasına irkilmeme neden olduğunda birkaç adım ötemde duran karakolun giriş kısmındaki asker, beni tanımadığı için olsa gerek, dışarı çıktı ve olduğum tarafa doğru yaklaştı. Bekletmeden hızlıca yanına vardım. Muhtemelen ağzımı yüzümü sardığım şalın arkasında kimin olduğunu merak ediyor ancak düşman olma ihtimalim karşısında sertliğini korumaya çalışıyordu.
"Merhaba, kolay gelsin." Diye konuştum.
"Buyrun?"
"Akif Bey için gelmiştim. Haberi vardı."
"Bana bir şey söylenmedi." Bakışları bedenimde geziniyordu çaktırmadan. Montun altındaki çıkıntının kalın kazağım, içine giydiğim içliğim ve atletimden kaynaklandığını söylesem ayıp mı olurdu? "Haber vereceğim. Bekleyin lütfen."
"İçeride mi beklesem? Donuyorum da."
"Her girmek isteyeni içeri alacaksak bizim işimiz ne?"
Aa! Lafa bak lafa. Kardan göz gözü görmüyor, dizime kadar batmışım, iki yüz lira verdiğim koyun yünü içlik bile savunmasız kalmış adamın söylediğine bakın! Beklerim beklemesine ama işin sonu pek hayırlı olmayabilir.
"Akif Teğmenim duymasın beni bu soğukta beklettiğinizi. Vallahi çok bozulur."
"Sen bu adamı tanıdığından emin misin?"
"Evet."
"Soyadı ne?"
Akif Teğmen Bey işte be asker. Ne uzattın! Diyemedim. Deseydim ne olurdu? Muhtemelen hiçbir şey. Hatta benimle bu denli rahat konuşabildiği için onu bir güzel azarlayabilirdim de. Ancak havanın ve koşulların durumu kendisine karşı büyük bir saygı beslememe sebep olduğundan geride durarak içeriye haber vermesini beklemeye karar verdim. Sorusunu cevapsız bırkmama şaşırmamış, üstelememişti. Yalnız bir ara yarım ağız söylendiğini işitir gibi olmuştum sanki.
"Bir şey mi dediniz?"
"Dedim bacım. Eline keki böreği alan Akif Teğmen'in yanına geliyor. Eğer seni de geri göndermemi isterse hiç kibarlık bekleme. İstemiyormuş der yollarım."
"Başka kadınlarda mı geliyor?"
"Gelmez mi?"
"Gelir mi?"
İçeri girmekten vazgeçip tekrar önüme kadar geldi ve eğilerek bir sır veriyor gibi kısık sesle cevapladı.
"Bıktık yav. Karnımız doyuyor şükür ama bu kadar da olmaz! Adam yakışıklı diye bir dünya yemek yapılıp ta dağ başına gelinir mi? Sen söyle Allah için, iyi birine benziyorsun. Gelinir mi? Olacak iş mi?"
Yüzümü görebiliyor sanki de iyi birine benzetiyor. La havle! Allahın cezası adam beni öyle bir huzursuz etti ki Bihter ile Behlül aşkından işkillenen Adnan Bey gibi gerildim olduğum yerde.
"Olur mu? Olmaz tabii."
"Senin elindeki ne?"
Allah'tan yüzüm kapalı, şu soğukta pancar gibi kızardığımı görmüyor.
"Hiiç."
"Hiç mi? Yoksa..."
Eyvah eyvah!
"Hayır dur..."
"Kek, börek mi?"
Ben bildiğin kekçilerden değilim ki!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Ceylanı | Texting | Tamamlandı
Short Story0537******* ; Yanıyorum Akif 0537*******; Söndürelim mi? Başlama Tarihi: Aralık 2021