16

103K 4.7K 648
                                    

Sabah uyanır uyanmaz saçımı başımı yapıp üzerimi giyindim hızla. Erken kalkamaya asla alışık birisi olmadığım için alarmın son saniyesine kadar bekliyor, yatakta tarlası yanmış çiftçi gibi oturduğum yarım saati saymıyordum, sonra da geç kalmanın korkusuyla perişan halde sokağa fırlamak zorunda kalıyordum. Kahvaltı etme huyum Kars'a geldiğim günden beri terk ettiğim üç beş alışkanlıktan sadece biriydi. Her gün duş almıyordum, hava soğuktu. Normal şartlarda atlet bile giyemeyen ben yünlü içlikle geziyorsam sebep yine havaydı. Son olarak yalnız kalma korkumu yenmiştim ki bu insanlık için küçük, benim için büsbüyük bir başarıydı.

Akif'i bu üst düzey başarıya ortak etmeyecektim. Ki onunla dört gündür konuşmamıştık. Mesajlarına dönmediğim için pes etmişse keyfi bilirdi.

Son kez saate bakıp evden çıktım. Serdar bir iyilik yapıp sabahları beni de okula bırakabileceğini söylediğinde kabul etmemek gibi bir seçeneğim yoktu. Neyseki gayet iyi bir genç adamdı. Yanında kendimi rahat hissedebiliyordum. Sınırları aşmıyor, sohbet etmek için darlamıyor veya özel sorular sormuyordu. Elbette bende onun için aynı rahat alanı sağlayabilmek adına kendime dikkat ediyordum.

Apartmandan dışarı çıkar çıkmaz buz gibi bir rüzgar sardı beni. Buluşma noktası olarak kararlaştırdığımız ve her sabah beni aldığı yere gittiğimde yalnız değildim. Serdar ile aynı lisede görev yaptığını bildiğim orta yaşlardaki kadın, ağacın altına sinmiş bekliyordu. Yanındaki çocukların üzerinde dolaştı şaşkın bakışlarım. Birisi ilkokula, diğer ikisi liseye giden çocuklardan erkek ve büyük olanı ne zaman görsem kanım çekilirdi zira ergenliğin ortasında olan her erkek bireyin yapabileceği gibi beni süzerdi.

"Günaydın Leyla." Dedi sırıtarak. Onlardan uzakta bir yere geçip üstün körü karşılık verdim.

"Günaydın Melih."

Bana akranıymışım gibi davranması ise bir başka büyük sorundu. Gördüğü yerde yılışık laflar etmese varlığına katlanabilirdim ama maalesef hem arsız, hem ayarsız hem de karşı apartman komşumdu.

"Minibüs geçeli bayağı oluyor."

Seher Hanıma bakmadım. Ona baksam oğlunu da görecektim çünkü.

"Minibüs beklemiyorum."

Yanıt vermedi. Uzun sayılabilecek bir süre sessiz sedasız bekledik. Rüzgar esiyor, kar yanına aldığı muazzam bir soğukla derimi kesiyordu. Oysa diğer insanlar gayet rahattı. Öğrencilerim bile benim bu kadar üşümemi garipsiyor, karların üzerinde oyunlar oynarken hiçbir donma emaresi göstermiyorlardı. Sorun yoktu. Bende onları bu şekilde gördüğüm her an uzaylı olduklarını düşünüyordum.

Kabanımın cebindeki telefon titredi. Çıkarım ekranı açtığımda Akif'ten gelmiş üç mesajı gördüm.

Akif Teğmen; Günaydın.

Akif Teğmen; Birkaç evrak işi için ilçeye geldim.

Akif Teğmen; Hala evdeysen seni de alıp okula bırakalım.

Öğretmen Hanım; Tankla mı?

Akif Teğmen; Ondan hallice.

Öğretmen Hanım; Gerek yok. Arkadaşımla gideceğim.

Akif Teğmen; Sana artık ihtiyacım yok diyorsun yani.

Öğretmen Hanım; Komedinin üzerine para bırakmam gerekiyordu. Tüh.

Akif Teğmen; Seni rahatsız mı ediyorum?

Öğretmen Hanım; Evet dersem?

Dağ Ceylanı | Texting | Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin