Akif benden hızla uzaklaşarak düğmelerini iliklediğinde engel olmak adına tek bir hareket bile yapmayışımın sebebi yorgunluğumdu. Bir adım atıyordum, yirmi adım geriye çekiliyordu. Aradaki uçurumu kapatmaya çalıştığımda karşılaştığım tek şey sevgilimin aşılmaz duvarlarıydı çünkü. Sevgisinden asla şüphe etmiyor olsamda bunu gösterememesi canımı sıkıyordu.
"Dışarıdan geldim, ellerimi yıkayayım. Sonra yemek yeriz." Dedi. Başımla onaylayarak banyoya gidişini izledim. İşin aslı hep böyle yapıyordu ve ben kendimi ısrarcı biri gibi hissediyordum ki kaba bir tabirle bu sapıklık demekti. İleri gitmesine gerek de yoktu. Bir kere öpse, ben adım atmadan o sarılsa, elimi tutsa... Allahım, dünyanın neresinde görülmüştü bu acaba? Hayır okuduğum kitaplarda, izlediğim filmlerde, dizilerde falan erkekler adım atardı ve kadınlar utanırdı. Benim günahım neydi?
İç çekerek mutfaktan çaydanlığı alıp odaya geçtim. İkimize de servis tabakları hazırladığım an Akif geri dönmüştü. Çayını ve tabağını önüne bıraktıktan sonra biraz uzağında olacak şekilde oturdum koltuğa. Doğum günü olduğu için konuyu açıp canını sıkmak istemiyordum.
"Ellerine sağlık. Limonlu mu bu? Sevdiğimi söylemiş miydim?"
"Afiyet olsun. Helin söyledi." Diye yanıtladım düz bir sesle. Oysaki bu durumu fırsata çevirebilir, aşktan hissettiğimi bile söyleyebilirdim. Uğraşmak gelmemişti içimden.
"Onun da bilmediği şey yok."
Cevaplamadım. Gözüm sürekli parmağımdaki yüzüğe kayıyordu zaten. O kadar güzeldi ki! Aramızdaki sevginin somut bir kanıtıydı bu. Evlenecektik. Bir yuvamız olacaktı. Hiç bilmediğim bir şehirde, hiç bilmediğim bir adama attığım mesaj bizi nerelere getirmişti.
Hastanede muayene sırasında görmüştüm Akif'i ilk. Kalp krizi geçirdiğimi zannederek gittiğim acilin doktoru beni psikiyatriste yönlendirince önce şaşırmış, sonra da şifa yılan zehri de olsa kabulüm mantığıyla koşturmuştum. Hiç arkadaşım yoktu, alıştığım şehir kültüründen çok uzak bir kültüre sahipti Kars. İlçe tüm gelişmişliğine rağmen bana küçücük geliyordu. İsmimin ekranda yandığını görünce ayaklanmıştımki benden önceki hasta çıktı odadan. Sarı saçları, mavi gözleri, güzel yüzüyle değil Kars, Mars'a gitse yine gösterirdi kendini.
Artık ne kadar şaşırdıysam benim için kapıyı açık tutup girmemi beklemişti. Yüzüme bakmıyordu. Teşekkür etmiş olmam bile çekmemişti dikkatini. İçeriye girerken doktor bir sonraki ay aynı günde gelmesini söylemişti tekrar. Akif yalnızca başıyla onayladı ve çıkıp gitti.
Bende bir sonraki ay, aynı günde oradaydım. Dakikalarca bekledim. Sonra üzerinde bu sefer üniformalarıyla belirdi Akif. Hani böyle kapalı bir alana girmekten korkarsınızda yanınıza güvenilecek birini ararsınız ya? Veyahut metroya binerken gözünüze kestirdiğiniz ve güvenebileceğiniz birine yakın durursunuz. Benim için tek duygu güvendi. Arıyordum ve bulmuştum. Buralara yabancıydı çünkü, aynı sorunları yaşıyor olabilirdik.
Umutla yanına doğru ilerlediğimde doktorun sekreterine yaklaşıp bugün için doktorla sözleşmiş olduğunu ancak kayıt yaptıramadığını söyledi. Sesinden anlayabileceğim tek şey yorgun olduğuydu. Arkasından bende alana doğru yaklaşmıştım. Bir kaç dakika sonra sekreterin aradığı doktor, hastasını randevusuz da alabileceğini söylemiş, sekreterinden kayıt açmasını istemişti. İşte orada almıştım Akif'in numarasını. İstemsizce yazılmıştı aklıma. Numarayı unutmamak için içimden tekrarlamaya o kadar odaklıydımki gittiğini bile fark edememiştim.
Şimdi bu mavi gözlü adam benimle evlenmek istiyordu. Benim için karakoldan kaçmak istiyordu. Akif tüm kalbiyle seviyordu beni.
"Nereye daldın yine Leyla?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Ceylanı | Texting | Tamamlandı
Short Story0537******* ; Yanıyorum Akif 0537*******; Söndürelim mi? Başlama Tarihi: Aralık 2021