11. Bölüm

7K 235 59
                                    

Oy vermeyi unutmayın lütfen. İyi okumalar :)

*******

ON BİRİNCİ BÖLÜM

Bugün günlerden Pazar'dı ve ben yine dolabımın karşısında dikiliyordum. Altay Abi'yle istikrarlı bir şekilde ilk beş filmi izlemiştik. Maraton için bilet aldıktan sonra her film için seans seçimi yapmamız gerekiyordu ve ben boş gezenin boş kalfası olduğum için bu seçimi Altay Abi'ye bırakmıştım. O da kendi iş programına göre ayarladığı için hep akşam seanslarını seçmişti. Cihangir Abim her evden çıkışımda söylense de ikinci günden sonra alışmıştı.

Birlikte geçirdiğimiz zamanda bir daha ilk akşamki gibi bir olay yaşanmamıştı. Filmin öncesinde buluşabildiğimiz kadar erken buluşuyor, birlikte yemek yiyorduk. Çıkışta da abimin isyan etmesine sebebiyet vermemeye çalışarak birlikte olabildiğince uzun vakit geçiriyorduk. Bu süreçte yaşanan en ilginç şey, Altay Abi'nin benim rezil olduğum görevli çocukla ölümüne dost olmuş olmasıydı. Sandalyede başka seansların filmini izlemiyorduk ama bize ortalardan güzel bir yer ayarlıyordu.

İbrahim Abim bu akşam mesaiye kalacağı için yengemin yanına gitmemi rica etmişti. Hamile olduğu için yalnız kalmasını istemiyordu. Ben de onu kıramayıp kabul ettiğim için Altay Abi'nin ahretlik dostunun bize kıyak geçeceğine inanarak rezervasyon yaptırdığımız akşam seansına değil de öğlen seansına girmeye karar vermiştik. Çocuk bizi almazsa göt gibi ortada kalacak olmamızı düşünmemeye çalışıyordum.

Balkon kapısını açıp havayı anlamak için kafamı dışarı uzattım. Ağustos'un sonlarındaydık ve bir yerlerim buz tutmadan etek giyebileceğim gün sayısı gitgide azalıyordu. Bu yüzden hızlıca mavi kot eteğimi siyah bir cropla kombinleyip üzerime geçirdim. Bu sefer geç saate kalmayacağımız için yanıma hırka alma ihtiyacı duymadım. Telefonumu da çantama atıp aşağı indim. Bugün Altay Abi annemin ısrarları üzerine bize kahvaltı yapmaya geldiği için sinemaya birlikte gidecektik.

Ben hariç herkesin kahvaltı masasında olduğunu, hatta Cihangir Abimin çoktan yemeye başladığını görünce ben de geçip boş bir sandalyeye oturdum. "Günaydınlar!" Abim annemin yaptığı sucuklu yumurtayla o kadar meşguldü ki eteğime laf edecek zaman bile bulamamıştı. Hızlıca kahvaltımızı yaparak evdekilerle vedalaştık ve Altay Abi'nin arabasına binerek sinemaya doğru yola koyulduk.

"Son film..." Altay Abi'nin konuşmasıyla ona döndüm. Üstünde mavi bir kot pantolonla siyah bir tişört vardı ve anlaşmış olsak bu kadar benzer giyinemezdik. "Hıhım." Mırıldanarak onu onayladığımda bana kısa bir an baksa da konuşmadı. Arabayı park ettikten sonra aynı anda inip yan yana yürümeye başladık. İkimizin de üzerinde garip bir sessizlik vardı. İçeriye girdiğimizde Altay Abi görevli çocukla selamlaştı ve kısada durumu özetledi.

"Yenge beş lira verirse neden olmasın?" Çocuğun benimle dalga geçmesiyle gözlerimi kısarak ona baktım. "Elli lira! Elli lira verecektim ama sen kaybettin." Çocuğun bana hitap şeklini refleks olarak kendimi savunduktan sonra idrak ettim. "Yengeye benzer bir halim mi var benim ya?" Aynur Yengem alınmasındı ama 'yenge' diyince aklıma gelen ilk sima Fatmagül'ün Suçu Ne - Mukaddes olduğu için yüzümü buruşturdum.

"Valla var, yenge." Çocuğun hitabı tekrarlamasıyla parmağımı yüzüne doğru salladım. "Yenge değilim ben." Çocuk aydınlanma yaşıyormuş gibi 'heee' diyince parmağımı indirdim. "Ben sizi sevgili sanmıştım. Kusura bakma yenge." Altay Abi'nin güldüğünü duyunca ben de kendimi bırakıp gülmeye başladım.

"Abi gerçekten sevgili değil misiniz yoksa dalga mı geçiyorsunuz vallahi anlamadım ya!" Zavallı çocuğun sitem etmesiyle daha çok güldüm. "Değiliz." Cevabımla Altay Abi bana döndü. Gözlerinde anlamlandıramadığım bir ifade vardı. "Neyiz?" diye sorunca bakakaldım. Neydik? Abimin en yakın arkadaşıydı. Tam olarak ne abim diyebilirdim ne de arkadaşım diyebilirdim. Değişik bir konumdu ama birlikte güzel vakit geçirdiğimize göre galiba arkadaşım olmaya daha yakındı.

Asrın Hatası (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin