Giriş

14.8K 302 63
                                    

GİRİŞ

Alarmımın çalmasıyla istemeye istemeye gözlerimi açtım. Alt kattan yine bir Cem Karaca şarkısı duymamla birlikte gülümsedim. Annem ve babam onun konserinde tanıştıkları için Cem Karaca onlar için çok önemli bir yere sahipti. Hatta o kadar önemli bir yere sahipti ki; annemin biri erkek biri kız olan ikizler doğuracağı öğrenildiği zaman evde bayram havası oluşmuş. Ondan 6-7 ay sonra de ikizim Cem ve ben, Karaca, aileye bomba gibi düşmüşüz. Arada sırada iğrenç Karaca Home şakalarına maruz kalsam da isimlerimizi çok seviyorum ve açıkçası, tüm mahallede Cem Karaca dendiğinde önce şarkıcı olan değil de bizim akıllara düşmemiz hoşumuza gitmiyor değildi.

"Cem, Karaca sofra hazır! Acele edin." Daldığım hayal dünyasından annemin bize seslenmesiyle sıyrıldım. Pijamalarıma ve dağınık saçıma aldırmadan yataktan fırladım ve tuvalete doğru koşmaya başladım. Yolda Cem'e rastlamamla artık bu bir hayat memat meselesine dönüştü. Kapının önüne geldiğimizde tuvalet kavgası da başlamış oldu. "Karaca Allah aşkına tuvalete girdin mi çıkmak bilmiyorsun. İki dakika işeyip çıkacağım, çekil şuradan." Beni itmeye çalışan ikizime karşı koydum. "Cemcim canım, madem beklemek istemiyorsun git alt kattaki tuvalete gir o zaman. Önce ben uyandım." Cem'i sertçe kapının önünden ittirip içeri girdim. İşlerimi halledip tuvaletten çıktım ve aşağıya, mutfağa indim.

"Günaydınlar güzel ailemin güzel insanları! Biricik kızınız uyandı." Görüş açılarına girdiğimde klasik kahvaltılarımızın aksine abimlerin de burada olduğunu fark edince neşem yerine geldi ama abim tabii ki neşemi bozmaktan geri kalmadı. "Biricik kızımız uyanmak bilmedi. Sonunda teşrif edebildiniz sofraya." Abimin tatlı sitemiyle birlikte küçük kız kardeş modunu aktive edip şirince gülümsedim. "Aşk olsun İbocuğum, ben de tam seni gördüm günüm şenlendi diyecektim. Sen ise minnoş kalbimi kırıyorsun şu an." Abim güldü ve bana aldırmadan kahvaltısını yapmaya devam etti. Ben de ona aldırmamaya karar verip yengemin kucağındaki yeğenime odaklandım. "Halasının biriciği, sen de mi geldin fıstığım?" Peri'yi kucağıma alıp sofraya oturdum ve acele acele kahvaltımı yapmaya başladım. Buluşmaya geç kalırsam Beste bunu ömür billah kafama kakma potansiyeline sahip olduğu için acele tavrım ailem tarafından oldukça normal karşılandı.

Kahvaltım biter bitmez fırlayıp odama çıktım ve dünden hazırladığım kıyafetlerimi giydim. Aynadaki görüntüme öpücük attım ve kendi kendime saçma hareketler yapmaya başladım. Tam bu sırada odamın kapısı hayvanca açıldı ve kapı duvara çarptı.

"Ne bu salak salak tavırlar ya, kaç yaşındasın sen?" diye soran Cihangir Abime döndüm. "Ne bu salak salak tavırlar ya, kapısız köyden mi geldin sen?"

Evet, her ne kadar mükemmele yakın biri olsam da herkesin bir kusuru vardır. Benim kusurum da; iki abi ve bir ikiz olmak üzere üç erkek kardeşimin olması. İbocuğum benden 10 yaş büyük olmak suretiyle, 32 yaşında evli mutlu çocuklu bir adam. Annem ve babam onu kendileri gibi düzgün bir şekilde yetiştirebilmişler. Kendisi çok kibar ve Cihangir Abim gibi ayı olmaktan ziyade insan ırkına mensup bir birey. Cihangir Abim'le iyi anlaşırız ama öküzce hareketleri ve klasik abiler gibi aşırı kıskanma, kıyafete karışma gibi hastalıkları bulunmakta. Cem ise çok anlatılacak biri değil, onu henüz biz bile çözemedik.

"Hadi gel seni bırakayım diyecektim ama hımm bir düşüneyim... düşündüm ve vazgeçtim."

"Abi sen beni Cem mi sanıyorsun? Tamam ikiz olabiliriz ama anne karnında normal insan özellikleri dağıtılırken Cem'in şemsiye tuttuğu çok açık değil mi?" Abim anlamsızca bana baktığı için devam etme ihtiyacı duydum. "Yataktan kalkamayacak kadar üşengeç ikizimin aksine iki adım ötedeki kafeye yürüyerek gidebilirim. Hadi bakalım; rızkımı veren hüdadır kula minnet eylemem, baaaay!" Uzun soluklu konuşmamın ardından elimden gelen en hızlı şekilde evi terk edip kızlarla buluşmak üzere doğru yola çıktım.

Beste, Sedef ve ben çocukluk arkadaşıydık. Hatta öyle ki, annelerimiz bile lise dönemlerinden beri birlikteydi. Böyle güzel bir mahallede, böyle güzel dostların arasında büyümek gerçekten de çok büyük bir ayrıcalıktı.

Sedef benden bir yaş, Beste ise üç yaş büyük. Sedef, benim mezuna kaldığım yıl istediği bir üniversitede Gastronomi bölümünü çok iyi bir dereceyle kazanmıştı. Beste ise bizden çok önce iki yıllık moda tasarım bölümünü okuduktan sonra bir o kadar da iş arayış süreci geçirdi. Bu süreç olumsuz sonuçlanınca, kendi deyimiyle 'işi mişi siktir edip' abi parası yemeye başladı.

Beste'nin abisi Buğra, işinde çok başarılı bir mühendis ve yıllardır Kanada'da yaşıyor. Böyle düşününce bir an abilerimden birini acilen Kanada'ya gönderme fikri beni bir yoklamıyor değil ama daha sonra Kanada'da bir İbo düşününce vazgeçiyorum.

Sedef üniversiteden mezun olduğunda çok iyi bir dereceyle kazandığı ve mezun olduğu halde sudan çıkmış balığa döndü. Kendine biraz toplanma süresi verdiği o dönemde Beste'yle birlikte hayatlarını tamamen değiştirecek bir karar alıp şu an gitmek üzere yola çıktığım kafeyi açtılar. Bu kafenin en büyük ve tek yatırımcısı ise tabii ki Buğra Abiydi.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp arabayı park ettim ve aşağı inip önümdeki tabelaya baktım. 'Betüş Cafe' Bu deli dolu iki kadından başka bir isim bekleyemezdik herhalde?

Asrın Hatası (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin