1. Bölüm

16.2K 353 106
                                    

BİRİNCİ BÖLÜM

Lütfen oy vermeyi unutmayın. İyi okumalar :)

*******

Kafe, küçük bir yer olduğu için normalde Beste ve Sedef burayı çok rahat idare ediyordu fakat bugün anlamsız bir yoğunluk vardı. Ben de bomboş bir insan oluşumu fırsat bilip yardıma koşmuştum. Üçümüz de kafede olmamıza rağmen zar zor yetişiyorduk. Gerçi bizi zorlayan müşterilerin çokluğu değil de Beste'nin ısrarla her yerde bizi takip edip yeni tanıştığı yakışıklı çocuğu anlatması da olabilirdi.

"Çok yakışıklıydı ya! Maviş maviş gözleri vardı, böyle oturup sonsuza kadar izlemelik. Âşık oldum resmen." Başını tezgâha dayadığı ellerinin arasına almış, onun deyimiyle 'âşık âşık' bakıyordu. Beste'nin âşık olduğu adamların diğerlerinden farkı en fazla, onlarla bir kere değil de iki kere yatmasıydı.

"Görüşecek misiniz bir daha?" Siparişleri hazırlarken bir yandan da mecburi olarak bu sohbete dâhil oluyordum. Beste'nin bana vereceği cevabı bölen ise Sedef'in içeriye girip önlüğünü tezgâha fırlatması oldu.

"Yemin ederim öleceğim sandım! Sonunda bitti, tek tük insan kaldı içeride. Karaca, abin gelmiş." Kafamı sallayıp siparişleri tepsiye yerleştirdim ve mutfaktan çıktım. Abimle göz göze gelince gülümsedim. Masada arkası bana dönük oturan bir başkası daha vardı. Siparişleri müşterileri bırakıp yanlarına gittim. Abime arkasından sarılıp yanağını öptüm.

"Cihangirciğim naber ya, görüşemiyoruz bayadır?" Oturmam için yanındaki sandalyeyi çekti ve kafasını sağa sola salladı. "Kardeş işte ne yaparsın, atsan atılmaz satsan satılmaz." Abime atabildiğim en itici gülümsemeyi attım ve karşımda oturan adama döndüm. "Aaa! Hoş geldin Altay Abi." Ona baktığımda ilk dikkatimi çeken şey her zaman ela gözleri oluyordu. Kahverengi kıvırcık saçları, ela gözleri ve kirli sakalıyla o kadar yakışıklı bir adamdı ki kafamda 'ela gözlüm ben bu elden gidersem' diye türkü çalmaya başlamıştı bile. Gözlerimi kırpıştırıp kendime geldim.

Altay Abi, abimin askerden arkadaşıydı ve ilginç bir şekilde bağları hiç kopmamıştı. İlginç diyorum çünkü abimle zorunda olmadığı halde bağ kuran insanlar bana garip geliyordu. Hatta bu insanların en başını benim en yakın arkadaşlarımdan biri olan Sedef çekiyordu. Altay Abi ve abim ise farklı şehirlerde yaşamalarına rağmen sık sık görüşüyorlardı ama ben pek azına denk geliyordum. Hatta annemin bile onu benden daha çok gördüğünü söyleyebilirdim.

"Abim ya, şöyle börek çörek bir şey yok mu? İki saattir yemek yemiyorum, çok acıktım. İşim gücüm var odaklanamıyorum valla." Eee ne demişler, aç ayı oynamaz abiciğim. İçimden geçen düşünceleri hiç belli etmeden ayağa kalktım ve Altay Abi'ye döndüm. "Sen bir şeyler ister misin?"

"Tatlı bir şeyler olsun da inan hiç fark etmez." Mutfağa ilerledim ve abim için limonlu kek ve çay, Altay Abi için karamelli pasta ve limonata hazırlayıp geri döndüm. Masaya bırakıp yanlarına tekrar oturdum. Aç ayı karnını doyururken bir yandan da konuşmaya çalışıyordu. Anladığım kadarıyla Altay Abi buralara taşınmıştı ve annem de tabii ki akşam yemeğine davet etmişti.

Havadan sudan, çoğunlukla Altay Abi'nin buradaki yeni işinden üstünkörü bahsettiğimiz bir sohbet sonrasında Sedef'in mutfaktan kafasını uzatıp kaş göz yapmasıyla ayaklandım.

"Size afiyet olsun beyler, ben kaçıyorum." Hazır ortalık durulmuşken yeni aşkını anlatmaya fırsat bulan Beste, Sedef'i hayattan bezdirmiş olsa gerek benden çaresizce yardım istemişti. Nefes almadan konuşurken içeriden gelen gürültüyle oraya doğru koştuk. Beklediğim görüntü kesinlikle yere devrilmiş masalar ve hemen yanında yatan Fatih hariç her şey olabilirdi. Hatta yaşanacak bir uzaylı istilasını bile buna tercih edeceğimi rahatlıkla söyleyebilirdim.

Asrın Hatası (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin