2. Bölüm

12.2K 323 76
                                    

İKİNCİ BÖLÜM

Gördüklerimle kapıyı kapatmam bir oldu. Kapatırken biraz sert çarpmış olacağım ki babam içeriden seslendi. "Karaca, noldu kızım?" Ben şoku hala atlatamazken Beste yanıma gelip kapıyı açtı. "Hassiktir amına koyayım!" Ve kapattı. Yine çarpan kapıyla babam tekrar seslendi. "Karaca, sana diyorum!" Sedef yanımıza gelip kapıya şok olmuş gözlerle bakan bizi inceledi. "Kızım açsanıza kapıyı napıyorsunuz?" Sedef de kapıyı açtı. "Yok devenin bale pabucu!" Ve kapattı.

Annem yanımıza gelip bize ayıplayan bakışlar attı. "Ne oluyor ayol çat çat kapı?" Annem de kapıyı açtı. "Hiiii!" Ve kapattı. Bana döndü. "Abin bu sefer vallahi öldürecek bunu. Bugün de olaylar olmuş zaten, Ayfer'le Selime anlattı. Ne yapacağız şimdi?" Babam dayanamamış olacak ki yanımıza geldi. "Tövbe estağfurullah! Azrail gelmiş de canınızı mı istiyor hanım, ne bu surat?" Kapıyı açtı. Onun da kapatmasını umut ederdim fakat ortada gelenlerin hiçbirini tanımaması gibi bir problem vardı.

"Buyurun, kimsiniz?" Az önce yaşanan şeyleri zerre kadar umursamayan Fatih öne çıktı ve "Allah'ın emri Peygambe-" derken ensesine yediği şaplakla sustu. Babası duyulmadığını zannederek "Dur hele, atlı mı var peşinde?" diye sordu. Fatih de buna çok haklı bir cevap verdi. "Hayır baba, Cihangir var." Kapıda oluşturduğumuz koalisyon İbrahim Abimin katılmasıyla sona erdi. Bana kaş göz yaparak ne olduğunu sormaya çalıştı fakat ben şaşkınlıktan bırak konuşmayı, kaşımı gözümü oynatmayı bile becerebileceğimi sanmıyordum.

Annemin içindeki konuksever ortaya çıkınca herkesi el mahkûm içeriye davet ettik. Zaten ordu dolu evimiz bir de düşman askerleriyle sarıldı. Evde an itibarıyla çoğu şeyi bilen anneler ve abiler, her şeyi bilen Beste, Sedef ve Aynur Yengem, hiçbir şey bilmeyen babalar ve ne olduğunu dahi çözemediğini tahmin ettiğim Altay Abi, yüzsüzce çiçeği ve çikolatasıyla oturmuş Fatih ve ailesi vardı. Bu olanlar sırasında tuvalette olan ayıcık Cihangir odaya giriş yaptığında ortalığın karışacağını anladım.

"Ulan ne oluyor burada, bu peze-" İbrahim Abimin aniden kalkıp Cihangir'i koltuğa oturtmasıyla cümlesi yarıda kesildi. Sedef ve Beste'ye yardım dilenir gibi bakmak istedim fakat Beste Fatih'e kötü bakışlar atmakla meşguldü. Sedef ise Fatih'in kucağında duran çikolataları gözüne kestirmişti ve hamle geldi. "Aaa, hoş geldiniz. Ben alayım onları." Ellerindeki çiçeği ve çikolatayı alıp mutfağa fırladı. Arkadaş seçimlerimi sorguladığım birkaç dakikalık sessizlik anından sonra babam lafa girdi. "Neler döndüğünü anlatmak isteyen var mı?"

"Tabii ki, efendim. Şöyle izahat edeyim, biz Allah'ın emri Peygamberin kavliyle kızınızı istemeye geldik." Babam duyduğu cümleyle içmekte olduğu çayını karşısında oturan Fatih'in üstüne püskürttü. Hoşuma giden görüntüyle güldüm. O öksürmeye devam ederken İbrahim Abim lafa girdi.

"Bakın, size kesinlikle lafım yok fakat Fatih'le Karaca arasında geçenlerden haberdarım. Karaca'nın bu işe ne rızası ne de gönlü var. Fazla olay çıkmadan konuyu kapatalım derim ben." Abimin müthiş mantıklı cümlelerine karşı hızlı hızlı kafamı salladım. "Evet Turgut Amcacığım. Biliyorsunuzdur az çok siz de. Ben size çay ikram edeyim de bu Fatih'in beş metre yakınımda bulunması beni çığırımdan çıkartıyor. Cinler, periler, ne varsa geliyorlar üstüme üstüme!"

Benim çıkışımla birlikte babam söze girdi. "Ne olduğu hakkında bir bilgim yok ne yazık ki fakat yavaş yavaş fikir sahibi olmaya başlıyorum. Kusura bakmayın, biz size çay da ikram etmeyelim. Her şeyin bir yolu yordamı var. Misafirlerimizin önünde de mahcup ettiniz bizi. Meral, kapıya kadar eşlik eder misin hayatım?"

Babamın büyük sakinlikle verdiği cevap ben dâhil herkesin ona garip garip bakmasına sebep olurken Fatih'in ailesi durumu kavrayıp ayaklandı. "Kusura bakmayın efendim, biz sizin de haberiniz ve onayınız var sanıyorduk ama hata bizde. Bunun ipiyle kuyuya mı inilir?" Babası Fatih'i de kolundan tutup kapıya sürükledi. Tam kurtuldum diye düşünürken erken sevinmemek gerektiğini bir kere daha anladım.

"Karaca, tamam ben bir hata yaptım ama bundan dolayı değil senin tavrın. Biri mi var hayatında senin?" Evin içindeki herkesi tek tek inceledi ve gözü Altay Abi'ye takıldı. Allah'ım hayır, lütfen...

"Bu herifle mi birliktesin. Seninle mi birlikte lan!" diyerek Altay Abi'nin üzerine yürüyen Fatih'i İbrahim Abim durdurdu. Olayları takip etmekte güçlük çektiğim için sessizliğe gömülüşüm bu atakla sona erdi ve ciddi manada çıldırdım. Fatih'e doğru yürüyüp göğsünden ittirdim.

"Senin şu kadarcık gururun yok mu ya, şu kadarcık! Sen nasıl bir insansın? Hem onunla bununla aldat. Utanmadan özür dile af dile, kabul etmeyince de taciz edip dur. Oh ne ala memleket! Sen adam olsan en başta uzak dururdun benden zaten. Çık hayatımdan artık yeter ya!" Bağırışımla birlikte herkes bana bakarken Fatih hiç üstüne alınmadı.

"Bu herifle mi birliktesin dedim sana?" Papağan gibi tekrarlamasıyla birlikte ciddi manada elimin tersiyle ağzının ortasına çarptım. "Lan sen balık mısın? Ne dedim az önce sana?" İbrahim Abimin baskısından kurtulup tartışmamıza aniden dâhil olan Cihangir Abim beni arkasına alıp Fatih'in karşısına geçti. "Az önce dolu dolu söyleyememiştim. Çık git lan evimden pezevenk!" Annem etrafında her şey normalmişçesine abimi uyardı. "Küfür etme çocuğum, şeytan duyar da gelir." İbrahim Abim dayanamayıp gülmeye başladı. "Bir şeytan eksik anneciğim, o da gelsin tam oluruz." Annem cık cık seremonisine başlarken Fatih korkutucu olduğunu sandığı bakışlarıyla Altay Abi'yi inceliyordu.

"Karaca, bu herifle mi birliktesin diyorum?" Cihangir Abim sinirle gülüp beni kenara çekti. "Oğlum, herif takılı kalmış. İşlemiyor hiçbir şey?" Ortam çok gergindi ve artık cidden gitmeleri gerekiyordu. "Fatihciğim, ben senin aksine çevremdeki her erkekle düşüp kalkmıyorum. Beni çirkin zihninden uzak tut artık." Bu sefer yardım dilenen bakışlarım karşılıksız kalmamış ve Beste Fatih'in getirdiği çiçeklerle birlikte yanımıza gelmişti.

"Fatoşçum inanır mısın hep bu anı beklemiştim." demesiyle çiçekleri Fatih'in ağzına sokması bir oldu. Gözlerim ne kadar daha büyüyebilir diye düşündükçe büyümeye devam ederken beni şok eden başka bir şey daha gördüm. Sedef hepimizden uzakta koltuğun kenarına kurulmuş, Fatih'in getirdiği çikolataları yerken bizi izleyerek gülüyordu.

Sedef'e ustaca bir 'cidden mi' bakışı atarken evde bir eksiklik hissettim. Cem? Sedef'e ağzımı oynatarak sordum. Sedef de gülerek ellerini başının altına koyup 'uyuyor' diye cevap verdi. Kıyamet kopsa uyanmayacak diye nitelendirdiğim ikizim sahiden de evimizde kopan kıyamete rağmen uyumaya devam etmişti. Cem'in umursamazlığından ilham alarak babama döndüm.

"Baba bununla aramızda, maalesef ki, bir şeyler vardı. Sonra beni bir güzel aldattı ben de tekmeyi bastım." Babamın ne tepki vereceğini hiç kestiremiyordum çünkü onunla bu tarz konuları daha önce hiç konuşmamıştık. Yine de aklıma her şey gelirdi ama babamın "O zaman bir tekme de ben basayım." dedikten sonra arkası ona dönük olan Fatih'in kıçına tekme atması asla beklediğim bir şey değildi.

"Hay ananı-" Fatih küfür ederek arkasını döndüğünde karşısındaki babamı görerek sustu. "Babannemi karıştırma lan yavşak!" En sonunda Cihangir abim kendine saçma da olsa bir sebep bulmuş ve yumruğunu tekrar Fatih'le buluşturmuştu. Sonrası ise babamın terlikle Fatih'i kovalaması, Sedef'in çikolataları bitirip masadaki çekirdeklere geçmesi, Fatih'in babasının sinirlenmeye kalktığı her an annesinin 'Aman Turgut Bey...' diye lafa girerek sakinleştirmesi derken oldukça koşuşturmalı geçmişti fakat sonunda düşman askerlerini topraklarımızdan def edebilmiştik.

Tüm gün bir şeyler tıkındığı halde asla doymayan Sedef elinde vişne suyu dolu bir bardakla ortaya çıkıp bardağı havaya kaldırdı.

"Evet, Fatih için kadeh kaldırmak istiyorum. İyi bir adamdı demek isterdim ama ben onun kalıbına tüküreyim." Annesinin çaktırmamaya çalışarak poposunu cimciklediğini görsem de görmemiş gibi yaptım. Omuz silkip bardağı indirdi ve içmeye başladı.

Kadeh kaldırır mıydık bilmiyordum ama babamın kaşlarını kaldırmış bana baktığını fark etmem uzun sürmemişti. Ona yollayabildiğim en tatlı gülümsemeyi yolladım. Evet, ben de kadeh kaldırmak istiyordum, bana ve ne bok yiyeceğime!

Asrın Hatası (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin