"Biraz daha iyi misin?"
Kısık sesiyle sorduğunda son bir kez derin nefes alarak geri çekildim. Sakinleşmiş ve kalbimdeki acıyı azaltmıştım.
Bakışlarımı yerden kaldırıp ona baktığımda gözlerimi kıstım. "Sen?" Biricik sarhoş olduğu zaman onu eve getiren kişi oydu. "Ben?"
"Biricik'i sarhoşken eve getiren sevgilisisin."
Ondan tamamen geri çekilip kafamı biraz daha kaldırdım. Onun boyu oldukça uzundu. Benimki ise 157.
Gözlerinden tanımıştım onu. O gece karanlıktan görememiştin yüz hatlarını ama şimdi her şey netti. Sapsarı dağınık saçları vardı. Beyaz teni, belirgin yüz hatları vardı. Yeni yeni çıkmış kirli sakalları çenesini sarmalamıştı.
"O geceki kişi olduğum doğru ama Biricik'in sevgilisi değilim. Arkadaşıyım."
Bir şey söyleyeceğim sıra beni bölerek tekrar konuştu. "Önemli olan benim kim olduğum değil. Senin nasıl olduğun. O gece de iyi değildin."
O geceki anlık rahatsızlanışımı hatırlamasını beklemiyordum. "Ben... İyiyim. Sadece biraz dinlensem iyi olur."
Yanından geçeceğim sıra kolunu önüme uzatıp geçmemi engelledi. Gözlerini üzerime dikerken "Nedense sana inanasım gelmiyor bücür." dediğinde "Birincisi benim adım bücür değil Berin. İkincisi istediğini yapabilirsin dev. Umrumda değil." diyerek kolunun altından geçip yatağa yattım.
Sırtımı ona dönüp cenin pozisyonu aldığımda kapıya doğru giden ayak seslerini duydum. "Bir şeyler sakladığın çok belli. Yalnız unutma, istediğin kadar saklasan da ortaya çıkar gerçekler."
Söyledikleri zihnimde yankı yaparken bir kez daha konuştu.
"Ve de bil diye söylüyorum. Ben zaten senin adını biliyordum bücür. Benim adım da Kağan. Bilmeyen sendin, şimdi öğrenmiş oldun."
___Salondaki dağınıklığa kısa bir bakış attım. Ev harabeye dönmüştü ve eminim ki Biricik'in umrunda bile değildi.
Bunun üzerinde daha sonra durmayı düşünerek ayakkabılarımı giydim. Saat daha sabahın yedisiydi ve ben hastaneye gidiyordum. Gece nefes nefese uyanmış ve bir daha uyuyamamıştım. Bu zorlanmalar iyiye gitmiyordu. Bu yüzden erken saatte gidersem oradan randevu alabilme umuduyla hastaneye gidecektim.
Kapıyı açıp evden çıktım. Merdivenlerin başına geldiğimde aşağıdan gelen kişiyi görmemle duraksadım.
Kağan bir merdiven aşağımda durmuştu. Buna rağmen boyu beni az bir farkla geçiyordu. Mavi gözlerini, kahverengi gözlerime diktiğinde "Nereye?" diye sordu.
"İşe gidiyorum." Düşünmeden verdiğim cevap karşısında "Bu kadar erken mi? Nerede çalışıyorsun?" diye inatla sorgulamaya devam etti. Gözlerimi devirirken "Neden bu kadar sorguluyorsun? Sana ne nereye gittiğimden?" dedim bıkkınca.
"Çünkü yalan söylediğini anlıyorum."
Derin bir nefes bıraktıktan sonra "Ben hala sorgulama sebebini anlayamadım." dediğimde bir süre sessiz kaldı. Tek yaptığımız birbirimizin gözlerinin içine bakmaktı. Sanki cevabı gözlerimizde arıyor gibiydik.
"Çünkü görüyorum." dedi en sonunda. "O gözlerindeki yorgunluğu, çaresizliği görüyorum. Ve kahretsin ki bunu görmezden gelemiyorum."
"Görmezden gelmeyeceğim de. Her şeye gözünü kapatabilen ben, bu sefer bunu yapmayacağım. O omuzlarındaki yükü tek başına taşımana izin vermeyeceğim. O yüzden sen bana izin ver. Bırak yanında olayım."
~~~
🌖Selam! Nasıl buldunuz bölümü?
Kağan hakkında ne düşünüyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitti Sandığın An
Short StoryBir dönüm noktam var hayatımda. Sadece yaşamış olmak için yaşamaya başladığım an. Bitti sandığım an... Ama sonra değişti bir şey. Belki de her şey. Bu benim hikayem ve nereye gidiyorum bilmiyorum. Sadece bir yolcu misali gidiyorum işte, bilinmezlikl...