"Açıyorum gözlerini hazır mısın?"
"Hazırım." dedim heyecanla. Yaklaşık on dakika önce Kağan gözlerime bir bez bağlayıp beni yönlendirerek bir yere getirmişti. Açıkçası nereye geldiğimiz konusunda hiçbir fikrim yoktu.
Gözlerimdeki bezi çözdüğünde bakışlarım etrafta gezinmeye başladı. Dudaklarım şaşkınlıkla aralandıktan sonra gülümsemeye başladım. "Hazır evleniyorken listedeki bir maddeyi daha niye yapmayalım dedim."
Kulağıma fısıldayışıyla yutkunurken ona döndüm. Gözlerindeki ışıltıyla bakıyordu gözlerime. Sanki kalbimi daha çok çarptırmak istercesine.
"Galiba gelmiş geçmiş en garip gelin ve damat biz olacağız." dediğimde "Galibası fazla oldu. Kesinlikle en garibi biz olacağız." diyerek cevap verdi.
Bakışlarım tekrardan etrafta dolanmaya başladı. Kağan, beni kostüm evine getirmişti. Çeşit çeşit kostüm vardı ve hepsi çok güzel gözüküyordu.
Önüme uzatılan elbiseyle Kağan'a döndüğümde "Birini seçmeden önce hepsini denemeliyiz bence." dedi. Gülerek onu onaylarken elindeki pamuk prenses kostümünü aldım.
Kağan hayatıma girdiğinden beri fazla gülmeye başlamıştım. Galiba o, benim hayatıma güneşi getiren şansımdı.
___"Çıksan mı artık bücür?"
"Tamam çıkıyorum."
Son kez kabindeki aynadan kendime baktım. Üzerime Orta Çağ zamanına ait bir elbise giymiştim. Kahverengi, yeşil ve krem renginden oluşuyordu. Kayık yakası ve bol kolları vardı. Koyu kahverengi, kısa, düz saçlarımla bir uyum içerisindeydi.
Kabinden çıktığımda Kağan'ı yan taraftaki kostümlere bakarken buldum. Onun da üzerinde Orta Çağ kostümü vardı. Upuzun çizmeleri, krem gömleği, koyu yeşil pelerini, eski tarz eldivenleri vardı.
Sonunda beni fark etmiş olacak ki bana döndü. Bakışları baştan aşağı beni süzdükten sonra hafifçe öksürdü. "Fazla mı güzel olmuşsun sen?" Kararsızlıkla sorduğu soruya gülerken "Sen de çok iyi olmuşsun." diye cevap verdim.
Yan yana gelip kenardaki aynadan görüntümüze baktık. Orta Çağ kostümü giymiş aralarında 30 cm olan bir çift. Kesinlikle mükemmeldik.
Bakışlarım duvardaki saate takıldığında endişeyle Kağan'a döndüm. "Geç kalıyoruz Kağan. Saat 10 buçuk olmuş."
Sonrası bir curcunaydı. Üzerimizdeki kostümlerin parasını ödedikten sonra hızla dükkandan çıktık. Kağan'ın çağırdığı taksi geldiğinde ona bindik. Neyse ki nikah dairesi buraya çok uzak değildi.
Yirmi dakikanın sonunda taksiden inip nikah dairesine yürümeye başladık. Etraftaki bazı insanların bakışlarını hissediyordum. Onlar da haklıydı. Kaç insan Orta Çağ kostümleriyle evlenmeye giden çift görüyordu ki?
___"Kağan en önemli şeyi unuttuk." diye bıkkınca konuştuğumda Kağan bana döndü. Daha konuşmadan gözlerime bakarak neyi unuttuğumuzu anladığında aynı anda konuştuk.
"Şahitleri."
"Şahitleri."
Birkaç dakika sonra nikah kıyılacaktı ama bizim şahitlerimiz yoktu. O kadar sinirim bozulmuştu ki 'olsun bizim Allah'ımız var' diyerek gülmeye başlayacaktım.
Kağan yanımdan ayrılırken nereye gittiğine baktım. Koridorun ucundaki koltukta oturan bir çiftin yanına gidip onlarla konuşmaya başladı. Kısa bir süre sonra üçü yanıma geldiklerinde Kağan tebessümle "Bizim için şahitlik yapmayı kabul ettiler." dedi.
Bakışlarım çifte dönerken "Çok çok teşekkür ederiz." dedim samimiyetle. İkisi de rica ettikten sonra kız "Sizin kıyafetleriniz..." diyerek cümlesini yarım bıraktı. Kağan gülerek bana bir bakış attıktan sonra konuştu.
"Biz biraz değişiğiz de."
Beraber nikah masasına geçtiğimizde nikah memuru da geldi. Bir anda stres basmıştı. Evleniyordum. Resmen evleniyordum! Hem de Kağan'la. Ciddi manada çoğu şeyini bilmediğim kişiyle. Bu beni hiç endişelendirmiyor değildi ama olması gereken endişeden çok daha az bir endişe olduğuna emindim. Çünkü o Kağan'dı yani. Masmavi gözleri ışıldayan, sarıldığımda kalbine denk geldiğim çocuk.
"Siz Berin Kartal, Kağan Acarsoy'u eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Heyecanlı bakışlarım Kağan'ı bulduğunda bana öyle bir baktı ki, adımı sorsanız söyleyemezdim o an. Sanki değerli bir hazineye bakıyormuş gibiydi. Onu bilmiyordum ama ben bakıyordum bir hazineye. Hatta onun mavi bir hazineden çok daha fazlasıydı.
"Evet!"
Şahitlerimiz alkışlarken ben sakin kalmaya çalışıyordum. O kısacık anda Kağan'ın sesini işittim. "Bir belayı aldın hayatına." Gülmekle yetindim.
"Siz Kağan Acarsoy, Berin Kartal'ı eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Kağan benim kadar beklemeden gözlerimin içine bakarak "Evet!" dedikten sonra tekrar fısıldayarak konuştu. "Asıl ben bir bela aldım hayatıma. Hem de 157 boylu kedi olanından."
Hesapsızca ona döndüğümde fazla yakın olduğumuzu fark ettim. İstemsizce nefesimi tutarken donup kalmıştım.
"Siz de şahitlik ediyor musunuz?"
Nikah memurunun sorusuyla daldığım o okyanus gözlerden uzaklaşırken şahitlerin ardı ardına "Evet." dediğini duydum. Sonrasında imzaları attık. Nikah memurunun bana teslim ettiği nikah cüzdanına bakarken hala rüyada mıyım diye sorguluyordum.
Yanaklarıma konan ellerle Kağan'a baktım. Gülümseyerek bana baktıktan sonra dudaklarını alnıma bastırdı. Eş zamanlı olarak gözlerim kapanırken kalbimin sesi kulaklarımda yankılandı.
"Ve prens ile prenses evlenir..."
Kağan'ın geri çekilip söylediği sözlere gülümserken şahitlerden kız olanın sesini duyduk.
"Bir sorunumuz var bizim."
Biz Kağan ile onlara döndüğümüzde bu sefer erkek konuştu.
"Sizin de bizim şahidimiz olmanız lazım."
Aynı anda ellerindeki yüzükleri gösterdiklerinde şaşkınlıkla güldüm. Bugün oldukça şaşırmalı gün oluyordu...
~~~
✨Selaam! Herkes bir derin nefes alsın ve olanları sindirsin. Çünkü Türk tarihine en hızlı evlenen kurgusal karakterler olarak girdik bence. Siz bunun hakkında ne düşünüyorsunuz bakalım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitti Sandığın An
Krótkie OpowiadaniaBir dönüm noktam var hayatımda. Sadece yaşamış olmak için yaşamaya başladığım an. Bitti sandığım an... Ama sonra değişti bir şey. Belki de her şey. Bu benim hikayem ve nereye gidiyorum bilmiyorum. Sadece bir yolcu misali gidiyorum işte, bilinmezlikl...