-Bölüm 45-

644 37 65
                                    

Anahtarla kapıyı açıp içeri girerken elimden geldiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Eğer Biricik evdeyse onunla karşılaşmak istemiyordum. En azından şu anlık.

İçeri girip kapıyı kapattığımda duyduğum seslerle gözümü yumdum. Korktuğum başıma gelmişti. Sadece Biricik değil, herkes buradaydı. Seslerini duyuyordum.

Geldiğim gibi geri gitmek için kapıya uzanacaktım ki muftaktan çıkan Irmak beni gördü. Sertçs yutkunurken sustum. Onun konuşmasını bekledim. Bana kızmasını hatta belki de kovmasını... Ama yapmadı.

"Hoş geldin. İçeri gelsene. Biz de saçma sapan oyunlar oynuyorduk."

Belki eskisi kadar neşeli ve canayakın değildi sesi. Ama hala kibardı. Daha da önemlisi kuzenini terk ettiğim için beni suçlamamıştı.

Başımı sallayabildiğimde önden içeri girdi. Elimdeki küçük valizi salonun kenarına bıraktıktan sonra içeri girdiğimde tüm gözler beni buldu. Benim gözlerim ise Kağan'ı... Bir tek o bana bakmamıştı.

Nil'in suratındaki memnuniyetsizliği, Soner ve Samet'in şaşkınlığını, Biricik'in her şeye rağmen beni gördüğü için rahatlamış olduğunu gördüm yüzlerinde.

Kağan'ın ise öfkesini gördüm. İlk defa bana öfkeleniyordu. Bu canımı yakmıştı. Yüzünün rengi gitmişti. Gözlerinin altında mor mor halkalar oluşmuştu. Onu bu hale getiren bendim. Bunun suçluluğu ile dolan gözlerimi kırpıştırdım.

"Otursana." Irmak'ın sesiyle ona dönerken başımı olumsuzca salladım. Gücüm yoktu. Burada oturmaya, bana olan öfkesini görmeye dayanamazdım.

"Ben eşyalarımı yerleştireyim."

Konuşurken göz ucuyla ona bakıyordum. Sözlerimle beraber yutkundu. Benim sesimi o günden sonra ilk kez duyuyordu. Öfkeliydi ama özlemişti. Biliyordum çünkü ben de özlemiştim.

"O zaman film falan izleyelim. Zaten oyun da bitmek üzereydi."

Irmak'ın ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Hala bir ümit Kağan'la bizi bir arada tutmaya çalışıyordu. Belki yumuşarız, konuşuruz diye.

Ağzımı açıp tam kibarca reddedeceğim sıra Nil "İzlemek istemiyorsa bırak gitsin. Zorla güzellik olmaz." dediğinde öfkeyle yutkundum. Bakışlarım Kağan'ı bulduğunda bir anlık da olsa çattığı kaşlarını gördüm. Artık hakkım olmasa bile bu beni mutlu etti. Ayrıldık diye Nil'e yaklaşmamıştı. Veya onun yaptıklarına tepkisiz kalmamıştı. Bir mimik bile olsa onun ne düşündüğünü anlamıştım. Bu yüzden tüm öfkesine rağmen içten içe hala beni korumasına bir kez daha aşık oldum.

"Haklısın." dedim Nil'e bakarak. "Zorla güzellik olmaz. Size keyifli izlemeler."

Irmak daha fazla itiraz edemezken ben kapının kenarına bıraktığım valizimi alarak odaya geçtim. Valizi yatağa bırakıp elimi kalbime götürdüm. Onu zorlamamalıydım. Daha dayanması gereken çok gün vardı.

Odamın kapısı açıldığında irkildim. Biricik içeri girip tekrar kapıyı kapatırken "İyi gözükmüyorsun." dedi. O karşıma geçerken gülümsemeye çalıştım. "Gayet iyiyim."

"Oradan bakınca salak gibi mi gözüküyorum bücür?"

Bücür... Kağan'ın bana bücür dediği tüm anlar bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden.

Dolan gözlerimi saklamak için daha da gülümserken "Herkes ayrıldığında bocalar Biricik. Atlatırım, merak etme." dedim oyuna devam ederek.

"Peki." dedi Biricik öfkeyle. "Ne zaman boşanmayı düşünüyorsunuz? Madem ayrıldınız."

Bitti Sandığın AnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin