"E-e siz nasıl tanıştınız?"
Kahve malzemelerini tezgaha koyarken Nil'in sorusuna cevap verdim. "Biraz garip bir tanışmaydı."
Kısa cevabım karşısında gülümserken "Bizimki kadar garip olamaz." dediğinde "Nasıl tanıştınız ki?" diye sormaktan alamadım kendimi. Aynı zamanda cezveyi ocağa koymuş kahveleri yapıyordum.
"Kağan bir ara Soner'e yardımcı olmak için onun kafesinde çalışıyordu. Ben de arkadaşımla oraya gitmiştim. Siparişimi beklerken yan masada Kağan sipariş alıyordu."
O zamanlar aklına gelmişçesine gülerken ben de tebessüm ettim. Nil iyi biriydi. En azından tanıştığımızdan beri bana iyi davranmıştı. Beraber mutfağı toplamış, sohbet etmiştik.
"Sipariş aldığı masadaki kızın sevgilisi bir anda olay çıkardı. Kağan, sevgilisine fazla mı bakmış ne? Öyle bir şeyler geveledi. Kağan anlatmaya çalışsa da anlamıyordu. Ben de daha fazla dayanamadım ve-"
Lafını kesip duraksadığında ona baktım. Ne yaptığını merak ediyordum.
"Kağan'ın yanına gidip koluna girdim. Sevgilisiymiş gibi yaptım ve beni fazla beklettiğini söyledim. Adam, Kağan'ın sevgilisi olduğunu anlayınca sakinleşti ve sevgilisiyle mekandan ayrıldı."
Nil gülümserken ben de gülümsemeye çalıştım ama bu hoşuma gitmemişti. Yani sevgili taklidi yaparak tanışmaları. İçimde bir yer buna sinir olmuştu.
"İşte o gün Kağan'ı kurtarmamın hediyesi olarak onunla yakın oldum. Ve bundan çok memnunum da. Kağan mükemmel biri."
Olan kahveleri fincanlara koyarken "Kesinlikle öyle. Kağan mükemmel kelimesini utandıracak kadar iyi biri." dediğim sıra onun sesini duydum. "Mükemmel kelimesini utandıracak kadar iyi demek?"
Cezveyi lavabonun içine bırakırken Kağan'a dönüp "Senin bunu duymaman gerekirdi." dedim sol elimi ona sallayarak. Kağan ona doğru salladığım elimi tutup parmağını yüzüğümde gezdirirken "Bücüre bak sen." dediğinde sinirle güldüm. "Dev olan sensin."
Kağan gülerek Nil'e bakarken "Bücür değil mi sence Nil?" diye sordu. Nil hafifçe gülerken "Hı hı." dedi sadece. Nil uzun boylu, manken gibi bir kızdı. Onun yanında bile oldukça kısa kalıyordum. Hiç yoksa aramızda 15 santimetre vardı.
"Ben şu kahveleri soğumadan götüreyim." diyerek tepsiyi elime aldım. "Siz de kahveler soğumadan gelin." Tepsiyle beraber mutfaktan çıktım. Geldiklerinden beri hiçbirinin yalnız konuşmaya fırsatı kalmamıştı. Sonuçta arkadaşlarından bir açıklama bekliyorlardı. Bu yüzden biraz yalnız kalsalar iyi olurdu.
Kahveleri dikkatlice dağıttıktan sonra yerime oturdum. Belli bir ölçü kahve içmem de sorun olmadığı için kendime de kahve yapmıştım. Ben kahvemi yudumlarken Irmak konuştu.
"Söylemeyeceğim diyordum ama dayanamıyorum. Berin sen ne kadar güzelsin ya."
Kahve elimde donakalırken utançla yutkundum. "Sizi geçemem." dedim sonunda, Biricik ve Irmak'a bakarak. Biricik saçını omzunun arkasına atarken "Biliyorum canım, teşekkürler." dediğinde Soner ona baktı. Yüzünde öyle bir tebessüm taşıyordu ki, anlamamak mümkün değildi.
"Teveccühünüz efenim. Görümce sayılırız artık. Ne kadar bu evliliğin sebebini anlamasam da ben gayet memnunum. En azından bu kişinin sen olması mutluluk verici."
Minnetle gülümserken Samet "Bu tatlı sohbeti bölüyorum ama ben su alabilir miyim?" dediğinde Irmak "Bölmesen şaşardım gözlük." dedi. Samet ona umursamazca omuz silkerken ayaklandım. "Tabii getireyim ben."
Gülerek mutfağa ilerlediğimde kapıda durdum. Nil ve Kağan'ın konuşma sesleri geliyordu. Kapı az bir boşluk kalıncaya kadar kapatılmıştı. Girsem mi girmesem mi diye düşünürken duyduğum şeylerle durdum.
"Nereden çıktı bu evlilik Kağan? Sen evlilik adamı bile değilsin."
Nil'in sözleri kaşlarımı çatmama sebep olurken Kağan "Demek ki öyleymişim Nil. Karıştırma oraları." diye cevap verdi. Nil bu sefer biraz öfkeyle "Ne demek karıştırma?" dedi ve ekledi.
"Sence onunla uyumlu musunuz Allah için?"
Sertçe yutkundum. Bu biraz ağrıma gitmişti galiba. Arkadaşı için endişelenmesini anlayabilirdim ama bu sözleri hak etmiyordum.
"Nil, ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu Kağan. Sesi iyice sabırsızlaşmıştı.
"Sadece seni düşünüyorum. Sen onunla yapamazsın. Bir yerde ayrılık yaşarsınız. Ona bir baksana. Daha küçük bir çocuk gibi."
Dengemi sağlayamayarak kapının kenarına tutundum. Bu lafları söyleyen kişi, benimle sohbet eden kişiyle aynı mıydı? Nasıl bu kadar değişebilirdi?
"Doğru." dedi Kağan. "Bir çocuk gibi."
Dudaklarımı ağlamamak için birbirine bastırırken Kağan devam etti. "Ama onu özel yapan da o zaten. Ben onunla aramdaki 30 santim boy farkını bile seviyorum."
Gözümden bir damla yaş aktı. Devamını dinlememe gerek bile yoktu. Emindim. Kağan vardı ve hep benim yanımdaydı. Hiç yokken bile vardı. Ve ben onun var oluşlarını seviyordum.
●●●
~Düştüm, düştüm. Siz neler düşünüyorsunuz bölüm hakkında?
Kısacık bir sürede bu bölümü yazdım. Yazma isteğim hep böyle gelsin inşallah.
Bir sonraki bölüm görüşürüz♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitti Sandığın An
Short StoryBir dönüm noktam var hayatımda. Sadece yaşamış olmak için yaşamaya başladığım an. Bitti sandığım an... Ama sonra değişti bir şey. Belki de her şey. Bu benim hikayem ve nereye gidiyorum bilmiyorum. Sadece bir yolcu misali gidiyorum işte, bilinmezlikl...