"Sence olmuş mu?"
Kafamı telefondan kaldırıp Biricik'e baktım. Üzerinde lacivert, bedenini saran, askılı, kalp yaka olan kadife mini bir elbise vardı. Koyu kahverengi saçlarını dalgalandırıp salık bırakmış, yeşil gözlerini açığa çıkaran bir makyajla kombinini tamamlamıştı.
"Waow!" diyebildim sadece. Gerçekten çok iyi gözüküyordu. Biricik çok güzel bir kadındı. Ve bu tarz elbiseleri ustalıkla taşıyordu üzerinde.
"Çok çok iyisin de sadece bir ev yemeği için fazla değil mi?" diye sorduğumda eliyle saçlarını havalandırırken koltuğa oturdu. "Gece dışarı çıkacağız arkadaşlarla. Onun için şimdiden hazırlandım."
Anladığımı belirten mırıltılar dışında bir şey demedim. Dersem kavga etme ihtimalimiz yüksekti.
"Acaba diyorum, sen de mi üzerini değiştirsen? Gelecekler birazdan."
Biricik'in alttan alttan laf sokmasıyla üzerime baktım. Sade beyaz bir tişört ve siyah bir eşofman giyiyordum. Öyle aman aman kıyafetlerim de yoktu. Hem üzerimdekilerle gayet rahattım. Ama bir noktada haklıydı. İlk defa tanışacağım insanların karşısına böyle çıkmasam iyi olacaktı.
Ayaklanıp odama giderken Biricik "Benim dolabımdan giyin. Beğenmezsem değiştirmek zorunda kalırsın ona göre." dedi. Ona gözlerimi devirirken kısa koridorun sonundaki odasına ilerledim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde yüzümü buruşturdum. İnsan bir şu odayı temizlerdi. Gerçekten her yer, her yerdeydi.
Hiçbir şeye değmemeye çalışırken dolabı açtım ve kıyafetlerin üstünde gözlerimi gezdirmeye başladım. Hepsi fazla iddialıydı. Ben bunları taşıyamazdım. O kadar iyi değildim. En azından öyle düşünüyordum.
Dolabı birazcık karıştırdığımda sonunda uygun bir şey buldum. Şort tulumu elime alıp üzerime giydikten sonra odadaki aynadan kendime baktım. Tulumun omuzları düşüktü. Kayık yaka bir modele sahip olsa da askıları da vardı. Siyah renkte olan tulumun üzerinde küçük kırmızı puantiyeler vardı.
Omzuma kadar uzanan saçlarımın önlerinden birer perçem bırakarak kalan yarısını arkadan topladım. Aynadaki görüntüme bakarken iyi olduğuma kanaat getirdim.
Salona döndüğümde Biricik üzerimi süzdü. Ne diyeceğini merakla beklerken "Eh idare eder." dedi. Gözlerimi devirip odama ilerledim. Parfüm sıkacaktım.
Ben odaya girip parfüm sıkarken kapı çaldı. Adım seslerinden Biricik'in kapıya gittiğini anladım. Birkaç saniye sonra Biricik'in "Ben sana misafirlerden önce gelme demedim mi?" demesiyle Kağan'ın geldiğini anladım.
"Sana da merhaba Biricik. Berin nerede?"
Odadan çıkıp yanlarına giderken "Buradayım." dediğimde Kağan'ın bakışları beni buldu. "Nasıl olmuşum?" Tatlı bir heyecanla sorduğum soru karşısında bakışlarını gözlerime çevirdi. "Sen gibi."
Cevabı karşısında kaşlarımı çatılırken yanıma gelip kollarını bana sardı ve kulağıma eğilerek konuştu. "Çatma hemen o kaşlarını. Zamanı gelince anlarsın neden böyle dediğimi."
Geri çekildiğinde itiraz etmedim. Tekrar kapı çaldığında "Geldiler." dedim. Stres basmıştı. Ama sakin olmam gerekiyordu. Bir bayılma ile daha uğraşamazdım. Neyse ki tüm ilaçlarımı vaktinde alarak önlemimi almıştım.
Biricik kapıyı açarken biz de Kağan'la kenarda duruyorduk. 4 tane yüzle karşılaştığımızda savsakça gülümsedim. Onlarla iyi anlaşamayacağım düşüncesi beni çok geriyordu.
En önde olan Soner içeri geçerken selam verdi. Biz de hoş geldinler eşliğinde sırası ile hepsini içeri aldık. Biricik onların arkasından içeri geçerken tedirgince Kağan'a baktım. Bunu hissetmis gibi bana gülümserken "Merak etme, hiçbir sorun çıkmayacak. Hepsi iyi insanlar." dediğinde hafifçe gülümsedim. Ona inanmak istiyordum.
Beraber içeri geçtiğimizde "Tekrardan hoş geldiniz." dedim gülümseyerek. Kağan da benim ardımdan "Hoş geldiniz." derken boş koltuklardan birine yan yana oturduk.
Kağan solumda oturuyordu. İstemsizce yumruğumu sıkıyordum. Parmakların gerildiğinde yüzüğün varlığını daha çok hissediyordum. Konuşma sırası bendeydi ama stresten konuşamıyordum.
Elimde hissettiğim sıcak elle Kağan'a döndüm. Parmaklarımı nazikçe açıp ellerimizi birleştirdiğinde derin bir nefes alıp misafirlere döndüm.
"Dün tanışma fırsatımız olmadı... Ben Berin. Biricik'in kuzeni sayılırım."
Soner ellerini yukarı kaldırırken "Ben zaten tanıyorum. Tanımayanlar buyursun." dedi gülerek. Onun bu sıcak tavrı beni biraz daha sakinleştirirken Soner'in yanındaki adam konuştu. Kumral saçlı, kahverengi gözlüydü. İnce kenarlı yuvarlak gözlükleri, kirli sakalları vardı.
"Ben de Samet. Biricik ve Kağan'ın favori mekanı olan SS Bar'ın sahibiyim."
Aklımdan 'Bunların hepsi zengin mi?' sorusu geçerken " Memnun oldum Samet." diye cevap verdim. Bu sefer Samet'in yanındaki kız konuştu. Koyu kızıl saçları, kahverengi gözleri vardı. Saçları dalgalı ve uzundu. Yüzünü hafif belli olan çilleri sarmıştı.
"Ben de Irmak. Şaşıracaksın ama Kağan'ın baba tarafından kuzeniyim."
Irmak'ın dediği gibi şaşırırken elimi tutan sıcak elin sahibine döndüm. "Kağan bana hiç bahsetmemişti." Kağan dudaklarını birbirine bastırıp tatlı tatlı baktığında gülerek Irmak'a döndüm. "Ketumdur biraz. Unutmuştur söylemeyi."
Irmak'ın sözlerini gülerek onayladığımda son olarak yanımda oturan kişiye döndüm. Sapsarı saçları omuzlarının altına kadar uzanan bir kızdı. Mavi gözleri vardı.
"Selam Berin. Ben Nil. Biricik ve Kağan'ın yakın arkadaşıyım."
"Tanıştığıma memnun oldum." dedim kibarca. O sırada Biricik konuştu. "Sonunda bitti şu tanışma faslı. İçim şişti burada."
Biricik'in sözleri herkesi güldürürken "Siz açsınızdır. Masa hazır. Yemek yerken devam edelim mi?" dediğimde herkesin onaylamasıyla mutfağa geçtik.
Bu akşamdan tek dileğim, güzel başlayan bu sohbetin güzel sonlanmasıydı.
●●●
•Selamlar! Nasıl buldunuz bu bölümü?
Düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın, bir sonraki bölüm görüşürüz 🧡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitti Sandığın An
Short StoryBir dönüm noktam var hayatımda. Sadece yaşamış olmak için yaşamaya başladığım an. Bitti sandığım an... Ama sonra değişti bir şey. Belki de her şey. Bu benim hikayem ve nereye gidiyorum bilmiyorum. Sadece bir yolcu misali gidiyorum işte, bilinmezlikl...