"Numaranı bana verirsen sana çektiğim fotoğrafları atarım Berin."
Gül'ün sözlerini başımla onaylarken uzattığı telefona numaramı kaydettim. Ona samimi bir gülümseme gönderirken "Arada görüşelim. Sonuçta bugün hepimiz için unutulmaz bir gün." dediğimde Kağan da bana destek çıktı.
"Biz Gökhan ile anlaştık zaten. Birkaç gün sonra bir kahvaltı yaparız beraber."
Gül, gülerken "Pabucumuz dama atıldı yeni gelinler olarak." dediğinde "Onlar zararlı çıkar, boşver." dedim alayla. Gökhan, Gül'ün yanağından öperken "Gül'üm, olur mu hiç öyle şey? Kendimi atarım, seni atmam." dediğinde bakışlarımı kaçırdım.
"Kıskandıysan ben de seni öpebilirim yanağından."
Kağan'ın kulağıma fısıldayan sesiyle ona döndüğümde sırıtan suratını gördüm. "İyi alıştın sen kulağıma fısıldamaya."
"Ne yapayım? Çok güzel." dediğinde anlamayarak "Ne çok güzel?" diye sordum. Ama Kağan cevap veremeden Gül konuştu.
"Bizim artık gitmemiz gerek. Evi tam yerleştiremedik. Onları halletmeliyiz."
Kağan ile senkronize bir şekilde başımızı sallarken Gül ve Gökhan ile vedalaştık. Onların arkasından gülen gözlerle bakmıştım. Çünkü onların hikayesi de çok özeldi. İkisi de ailelerinin onları terk ettikleri yurtta birbirlerini bulmuşlar. O gün bugündür de birbirlerinden başka kimseleri yokmuş.
"Gidelim mi? Listenin maddesini tam olarak doğru yapmalı ve gün boyu böyle dolaşmalıyız."
Kağan'ı onayladığımda beraber sahil kenarına gittik. İster istemez çoğu göz üzerimizdeydi. Ve garip bir şekilde bu beni rahatsız etmiyordu. Tam tersine, çok özgürmüşüm gibi. Yalnız değilmişim, birileri sonunda beni fark ediyormuş gibiydi.
"Köfte ekmek yiyelim mi?"
Kağan sorumu ikiletmeden onaylarken sahilin kenarındaki köfte ekmek arabasına ilerledi. O ikimiz için de köfte ekmek sipariş ettiğinde ben de parasını ödedim. Kağan buna itiraz etmediği için mutluydum çünkü kostümlerin parasını o ödemişti.
Tahta masalardan birine oturduğumuzda Kağan'ın iştahla ekmekten ısırık aldığını gördüm. Önce bununla alakalı alay etmeyi düşündüm ama ardından aklıma daha ciddi bir soru geldiğinde yutkundum.
"Sana... Bir şey sorabilir miyim?"
"Sor tabii."
O, ekmeğinden büyük bir ısırık daha alırken ben tereddütle sorumu sordum.
"Bana ailenden bahsedebilir misin?"
Sorduğum soruyla donakaldı. Ciddi manada önce yediği ekmeği sonra da hareket etmeyi bıraktı. Ama bu birkaç saniye sürdü. Ağzındaki parçayı yuttuktan sonra bakışlarını denize çevirdi.
"Nereden çıktı bu şimdi?"
"Ben..." Öyle bir ses tonu vardı ki ne diyeceğimi bilememiştim. Sanki bir anda aramıza onlarca duvar örülmüş ve beni ayazda bırakmıştı. Ben de o ayazın soğukluğunu sindirebilmek için bir dakika kadar susmak zorunda kaldım. Ve suskunluğumda doldu gözlerim. Bu kadar duygusal bir insan değildim önceden ama yavaş yavaş kolayca ağlayabilen birine dönüşmüştüm. Kağan'ın ise bu ansız çıkışı canımı yakmıştı.
Denize bakan gözleri bana döndüğünde bakışlarımı kaçırdım dolu dolu olan gözlerimi görmesin diye.
"Özür-"
Lafımı böldü. Elini çenemde hissettim eş zamanlı olarak.
"Sen... Ağlıyor musun?"
Gözlerimizi buluşturduğunda akmayı bekleyen damla hızlıca yanağımdan kayıp düştü. Çenemdeki eli yanağıma çıkarken usulca gözyaşının bıraktığı izi ve ardından gelebilecek olan yaşları sildi.
"Ağlama." dedi. "İlk günden, karısını ağlatan bir koca olmak istemiyorum."
Kullandığı kelimeyle istemsizce minik bir tebessüm belirdi dudaklarımda. "Özür dilerim. Sana çıkışmamalıydım. Affet sen bu kocanı."
Gülüşüm büyürken "Affettim..." dedim ve sessizce ekledim. "Kocamı..."
Duymuş olacak ki benim gibi gülümsedi. Ama kısa sürdü gülüşü. Sorduğum soru aklına gelmiş olacak ki elini geri çekip hafifçe öksürdü.
"Senden saklamak istediğimden değil ama... Bu konuyu sonra konuşsak? İlk günden tadımız kaçmasın."
Onun moralini bozmamak için de gülümseyerek "Tamam, sorun yok. Ne zaman istersen o zaman anlatabilirsin. Ama bu evlilik meselesi sorun olmayacak mı?" diye sorduğumda "Olacak." dedi kısaca. Hemen ardından ekledi.
"Ama hallederiz. Merak etme. Üzülmene izin vermem."
Gülümsemem büyürken öylece ona baktım. Hafif dağınık sarı saçları, masmavi gözleri, üzerindeki kostüm... Sanki gerçekten bir masal diyarından firlamış gibiydi. Sadece tipiyle değil, karakteri ile de masal karakteri olabilecek kadar güzeldi.
"Eskidim." dediğinde kendime gelerek kaşlarımı çattım. "Anlamadım?" diye cevap verdiğimde güldü. "O kadar baktın ki yüzüm eskidi."
Utançla yutkunduğumda gülerek devam etti.
"Gerçi, sen böyle bak. Ben eskimeye de eyvallahım."
●●●
🌃Bu çocuğa bayılıyorum🤤
Sizce Kağan'ın ailesinde neler dönüyor?
Peki bu evliliği öğrenenler nasıl tepki verecek?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitti Sandığın An
Short StoryBir dönüm noktam var hayatımda. Sadece yaşamış olmak için yaşamaya başladığım an. Bitti sandığım an... Ama sonra değişti bir şey. Belki de her şey. Bu benim hikayem ve nereye gidiyorum bilmiyorum. Sadece bir yolcu misali gidiyorum işte, bilinmezlikl...