Çalan zille yatakta kıpırdandım. Zilin ritmik sesi sinirimi bozmaya başlarken yerimde doğruldum. Gözlerimi yarım yamalak açarken savsak adımlarla kapıya ilerledim. Vücudum uyku diye bas bas bağırıyordu.
Kapıyı açtığımda beni bir çift mavi göz karşıladı. Gözlerim anından büyürken "Senin burada ne işin var? Biricik?" dedim endişeyle. Kağan benim aksime gayet sakin bir tavırla yanımdan geçip içeriye girerken "Biricik çoktan çıktı." diye cevap verdi.
Derin bir nefes bırakırken kapıyı kapatıp ardından gittim. Normalin aksine üzerinde koyu gri bir eşofman takımı vardı. Kendimi onun karşısındaki koltuğa bırakırken kenardaki yastığa yattım ve uyku hali aldım.
"Bücür? Uyuyor musun sen?"
Gözlerim kapalıyken "İzin verirsen evet." diye cevap verdiğimde onaylamayan mırıltılar çıkardı. "Bugün nikah var farkındasın dimi?"
"Daha saat çok erken Kağan. Biraz uyuyayım."
Koltuktan kalkma seslerini duydum. Adımları bana yaklaşsa da gözlerimi açmadım. Ta ki tek parmağını alnımda hissedene kadar. Alnıma düşen saç tutamını arkaya doğru iterken gözlerimi açtım. Karşımda tek dizinin üzerine çökmüştü. Dikkatle yüzüme bakıyordu.
"Sürprizim olduğunu söylemiştim."
Elinin tersini yanağımda gezdirmeye başlarken "O yüzden kalkman gerek." dedi usulca. Ses tonu o kadar güzeldi ki, sürekli konuşsa onu dinleyebilirdim. Bir şarkının en güzel nakaratı gibi...
"Hı hı. Kalkayım ben o zaman." diyebildim sadece. Yerimde doğrulduğumda benimle beraber o da ayağa kalktı. Ben odama doğru ilerlerken "Ne giyeyim?" diye sordum. "Benim gibi rahat bir şeyler giy."
Galiba eşofmanla evlenen ilk çift biz olacaktık. Ya da Kağan'ın aklında çok başka tilkiler dolanıyordu.
Odaya girdiğimde dolaptan lila rengi eşofman takımımı alıp giydim. Saçlarım düz ve omuzlarımın üzerinde bittiği için sorun olmasa da üst kısmını toplayıp kalanını salık bıraktım. Yüzümü güzelce yıkadıktan sonra telefonumu, kimliğimi ve paramı alıp içeri geçtim.
Kağan beni fark ettiğinde ayağa kalkıp yanıma geldi. "Geç kalıyoruz, hadi çıkalım."
Ayakkabılıktaki ayakkabılarımı alıp giyerken "Saat kaç ki?" diye sordum. "Yedi buçuk."
Şokla ona bakarken "Ya Kağan!" diye mızmızlandım. "Ne halt vardı sabahın köründe bu kadar erken gitmemize?" Ben sinirle söylenirken Kağan gülerek bana baktı. "Nesin sen? Öfkeli civciv falan mı?"
Söylediği cümle sinirimi geçirip beni güldürürken "Hı, evet. Öfkeli civcivim. Ama kara olanlarından. Daha tehlikeyim ona göre." dediğimde o da güldü.
Beraber evden çıktığımızda önce bir pastaneye gittik kahvaltı için. İkimizde simit ve çay söyledikten sonra kahvaltımızı etmeye başladık.
"Yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum. Sen çalışıyor musun? Nerede çalışıyorsun, işin ne?"
Kağan sorduğum soru komikmiş gibi gülerken "Ne o? İşsiz isem evlenmeyecek misin benimle?" dediğinde "Tabii." dedim. "Ne işim var benim işsiz güçsüz biriyle? Yeni aday bulurum."
"Ne yeni adayı? Kim yeni aday?" Dediklerimi ciddiye alıp anında kaşları çatılırken gülen taraf ben oldum. "Şakaydı, sakin." Gözlerini bana dikip hala sinirle bakmaya devam ederken dün söyledikleri geldi aklıma.
Başımı sağ omzumun üzerine eğip gülümseyerek baktım ona. O bana sinirle bakarken ben ona gülümsüyordum. Bir süre sonra çatık kaşları yumuşamaya başladı. Ardından başını yana çevirip gülmeye başladı. "Yapma şöyle diyorum."
"Ama ne yapayım. Sinirle bakıyorsun bana. Başka çarem mi kaldı?"
Birbirimize öylece bakarken "E-e..." dedim. "Söyleyecek misin işini?"
"Hazır mısın şaşırmaya?"
Kaşlarım merakla çatılırken "Evet. Hazırım." dedim. "Bir yayınevinde çalışıyorum."
İşte bunu beklemiyordum. Kağan ve yayınevi? İkisini yan yana düşünemiyordum. "Ne o? Dilin tutuldu galiba? O kadar mı şaşırdın?" Sorusuna karşılık başımla onaylarken "Açıkçası barda falan çalışıyor olabilirsin diye düşünmüştüm. Ya da babasının şirketi olan zengin biri."
"Benim hakkımdaki düşüncelerin de pek iç açıcıymış."
"Özür dilerim ama ben ne yapayım? Yani Biricik'le yakın arkadaşsınız. Biricik de barları falan çok seven biri."
"Özür dileme." dedi sakince. "Haklısın yani. Ben olsam ben de öyle düşünürdüm. Ama yine de merak etme diye söylüyorum: Biricik ile barda tanıştık. Yani tahminin bir yönde haklı."
Zaferle gülümserken "Biliyordum işte. Ne oldu da tanıştınız?" diye sorduğumda "Biricik'i bilirsin etrafı fazla kalabalık biri. Bu da daha fazla sorun oluyor. Başı çevresindeki biriyle beladaydı ben de ona yardımcı oldum. Öyle tanıştık. Tabii yıllar önceydi. Şimdi olsa Biricik beni bile döver. Zamanla daha da güçlü biri oldu." dedi.
Başımla onu onayladıktan sonra "Kalkalım mı?" diye sordum. Hesabı ödemek için kasaya gittiğimizde Kağan bana baktı. "Bu bizim ilk kahvaltımız. O yüzden izin verirsen ben ödemek istiyorum."
Eğer ki zorla ödemeye çalışsaydı izin vermeyecektim ve kendi paramı kendim ödeyecektim. Ama kibarca rica ettiğinde onu kırmak istemedim. "Bir dahaki benden olacaksa olur."
"Tabii ki Berin Hanım."
O yediklerimizi öderken ben de pastanenin dışında onu beklemeye başladım. Biraz sonra yanıma geldiğinde "Hadi." dedi. "Şimdi sürpriz vakti."
~~~
🌠Ah ah... Ben bunlara niye bu kadar aşık oldum bilmiyorum ama öyle işte. Sizde durumlar nasıl? Beğeniyor musunuz olay akışını?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitti Sandığın An
Short StoryBir dönüm noktam var hayatımda. Sadece yaşamış olmak için yaşamaya başladığım an. Bitti sandığım an... Ama sonra değişti bir şey. Belki de her şey. Bu benim hikayem ve nereye gidiyorum bilmiyorum. Sadece bir yolcu misali gidiyorum işte, bilinmezlikl...