-Bölüm 6-

873 46 184
                                    

Hastanenin önünde durduğumuzda ona döndüm. Gözleri benimle hastane arasında gidip gelirken "İyi olmadığını biliyordum. Neyin var?" diye sordu. Bu meraklı hali beni istemsizce güldürürken "Soru sormayacağına söz vermiştin." diye cevap verdim.

Başını onaylarcasına sallarken "Tamam." dedi. "Burada bekleyeceğim seni." Bu sefer içten bir şekilde gülümsedim. Hem de aylar sonra. İnanabiliyor musunuz? Bir adam geldi, annemle beraber giden gülüşümü getirdi. Bir adam geldi, yabancıyken bile güvendirtti. Ve bir adam geldi, yalnızlığım onun gelişiyle gitti.

Hastanenin girişine doğru bir adım atmıştım ki durdum ve arkamı döndüm. Sert yüz hatlarının aksine o titreyen göz bebeklerine baktım. "Kağan..." dedim. "Teşekkür ederim."

Gülümsedi.

"Berin..." dedi. "Hadi git. Bekliyor olacağım seni."

Başımla onu onayladım ve arkama dönüp hastaneye girdim. Danışmaya gidip sıra almaya çalıştım. İlk başta inat etseler bile dünkü randevumun iptal olması dolayısıyla biraz daha anlayış gösterdiler. Tabii, saatin çok erken olmasının da etkisi vardı.

Sıra bana geldiğinde içeri girdim. Önce ben anlattım, sonra onlar gereken testleri yaptılar. Ve en sonunda o acı verici konuşmaya geldi sıra.

Önce motive cümlelerini sıraladı doktor. Sonra durumumun ne kadar kötü olduğundan bahsetti. Çaresizce dinledim onu. Tırnaklarımı avucuma batıra batıra, içim kan ağlaya ağlaya. Sanki güçlüymüşüm gibi davrana davrana...

"Eğer ki dediklerime dikkat etmezsen sonuç kötü olabilir Berin. Beni anlıyorsun değil mi? Bu hayatta kalmak istiyorsan direnmelisin. Kalbin iyice zayıflamış ve böyle gitmeye devam ederse belki de sadece bir ay dayanabilir."

Başımla onaylayabildim sadece. Kelimeler çıkmadı, çıkamadı dudaklarımın arasından. Kalbimin mührü dudaklarıma uzandı, sessizliğe sarıldım. Gözyaşlarıma kepenkler vuruldu, içime ağladım.

Odadan çıkarken kendi kendime konuştum. Ayakta kalmak için gereken gücü vermek istedim kendime. Yıkılsam bile yıkılmamış gibi yapmayı tercih ettim yine.

Kendimi toparlamak için lavaboya gittiğimde çalan telefonumla duraksadım. Biricik'in bu saate uyandığını düşünerek şaşırırken arayana bakmadan cevapladım aramayı.

"Alo."

Ve karşıdan gelen sesle durdu dünyam.

"Baba?"
___

Bu hayatta birçok kez düştüm, düştük. Her seferinde yeniden kalktım ayağa. İnatla tutundum bu hayata. Kalkmak için düşmem gerektiğine inandım hep. İnandığım yerde başladı bitişlerim.

Bir umut kuşu kondu kalbime. Ben onun kırık kanatlarını iyileştirirken pençelerini geçirdi canice. Ben ölümle savaşırken o çoktan uçup gitti yeni yerlere.

Belki dedim, belki babam beni özlemiştir. Geri çağıracaktır. Olmadı. Sözleriyle kesti nefesimi. Ben onun yanına dönmemi isteyeceğini düşünürken o ise kalan eşyalarımı da almamı söyledi.

Dağıldım işte. Bu sefer düştüm ve kalkamadım. Yaşamak için direnmemi söyleyen o son umutlar orada söndü. Külleri bir ilkbahar rüzgarıyla uçtu gitti.

Şimdi geriye sadece birkaç isteğim kaldı bu hayattan. Onları yerine getirdikten sonra bırakacağım kendimi ölümün soğuk kollarına. Annem sarılsın diye bana.

Kağan'ın bakışları beni bulduğunda ifadesi değişti. Hızla yanıma geldiğinde tereddütle ellerini yüzümün iki yanına yerleştirdi. Gözlerindeki o korku, çatık kaşlarındaki sertliği örtüyordu.

"Berin... Ne oluyor? İyi misin?"

O endişeyle konuşurken sorularını cevapsız bıraktım. Onun yerine aklımda gezinip duran o soruyu pat diye sordum ona. Gözlerimdeki gözyaşları ve dudağımda tebessüm eşliğinde.

"Kağan benimle evlenir misin?"

~~~

Nasıl okuyucuları şok ediyorum, oynat bakalım...

İçinizde tuttuklarınızı dökün bana bakayım. Merak ediyorum neler düşündüğünüzü.

Şimdi neler olacak sizce?

Berin'in bu teklifi nereden çıktı?

Peki Kağan'ın cevabı ne olacak ?

Bitti Sandığın AnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin