Elimdeki kırmızı ruju dikkatle dudağıma sürdükten sonra aynadaki yansımama baktım bir süre. Evet, fazlasıyla iddialı olmuştum. Tam da istediğim gibi.
Genelde rahat kıyafetleri tercih eden benim için bu giydiklerim çok yabancıydı. Ama güzel gözüküyordum. Uzun zaman sonra kendimi cidden havalı hissetmiştim. Arada insanın cidden kendini süsleyerek şımartması gerekiyordu. Çünkü en çok kendimizden aldığımız övgüler hoşumuza giderdi.
Üstümde straplez, kalp detaylı ve karpuz kollara sahip bir bluz vardı. Göbeği açık model olmanın yanı sıra göğüs bölgesinden aşağıya kadar komple büzgülere sahipti. Altında da yine aynı şekilde fazlaca büzgüye sahip mini bir etek vardı. Bu siyah kombinimin yanı sıra ince, düz, beyaz tasma model bir kolye takmıştım. Düz olan saçlarımı ise maşa ile dalgalandırmıştım. Kırmızı rujumun yanı sıra daha hafif kalan bir göz makyajı ile tamamen hazırdım.
Biricik'in dolabından bilekten bağlamalı ince topukluları da alıp hızlıca ayaklarıma giydim. Bu akşam tamamen Biricik'ten geçinmiştim. Bunu ona ilk söylediğimde sonunda kendimi süsleyeceğim için çok mutlu olarak izin vermişti.
Topuklu ayakkabılar boyumu yaklaşık 5 santim kadar uzatırken kenardaki telefonumu alıp Biricik'i aradım. Güya beraber kafeye geçecektik ama o ortalarda yoktu.
"Neredesin sen Biricik?"
Telefon ikinci çalışta açılırken direkt konuya girmiştim.
"Kafeye geçiyorum şimdi. Ne oldu ki?"
"Hani birlikte geçecektik Biricik?" diye kızarcasına sorduğumda "Ov!" dedi şaşkınca. "Ben onu unutmuşum Berin ya. Geleyim mi eve?"
Bıkkın bir nefes bırakırken "Gerek yok." dedim. "Ben kendim gelirim. Kağan seni görünce beni sorar. Geliyor dersin, yanıma gelmeye kalkmasın. Çıkıyorum evden şimdi."
"Tamam tamam." dedikten sonra tereddütle "Berin?" dedi. "Efendim?"
"Ne giydin üstüne?"
Sorusuyla görmese bile göz devirirken "Geldiğimde görürsün Biricik. Merak etme çocuk gibi giyinmedim!" dedim sinirle. Biricik benim aksime umursuzca "Umarım." dediğinde telefonu yüzüne kapattım. Sinirlendiriyordu beni.
Üzerime dizlerimin altına kadar uzanan siyah ince kabanı giydim. Nisan ayında olsak da hava akşamları serin oluyordu. Son olarak siyah küçük deri çantaya telefonumu ve paramı koyarak evden çıktım.
Bu makyaj ve kıyafet ile otobüse binmeye çekinsem de taksiye o kadar para veremeyecektim. Bu yüzden durağa gittiğimde gelen ilk otobüse binip hastanenin önünde indim ve kafeye yürüdüm.
Kafeye girdiğimde herkesin kendi halinde olduğunu gördüm. Bakışlarım biraz ileride aynı masaya oturmuş Kağanlara kaydı. Ne konuşuyorlardı bilmiyorum ama gülüşüyorlardı. Nil'in gülerek Kağan'ın saçlarını karıştırdığını görünce yutkunarak bakışlarımı kaçırdım.
Derin bir nefes alıp üstümdeki kabanı çıkarıp kapının yanındaki askılığa astım. Altımdaki eteğin kenarlarını düzelttim heyecanla. İlk defa beni bu kadar özenli göreceklerdi. Özellikle Kağan'ın tepkisini merak ediyordum.
Onlara doğru ilerlerken beni ilk fark eden Irmak oldu. Beni gördüğü an ıslık öttürdüğünde diğerlerinin bakışı da bana döndü. Benim bakışlarım ise direkt Kağan'daydı.
Beni gördüğü an yüzündeki gülümseme yavaşça dondu. Bakışları baştan aşağı bende dolaştıktan sonra yutkunarak diliyle dudaklarını ıslattı. Yanlarına vardığımda yerinden kalkıp karşıma geçti.
Elini belime koyduğunda bakışlarım diğerlerine döndü. "Selam." dedim tatlı bir heyecanla. Irmak gözlerini büyüterek bana bakarken "Berin! Bayıldım, bayıldım!" dedi uzatarak. Kafamı eğip gülerken "Teşekkür ederim. Sen de çok güzel olmuşsun." dedim. Bu söylediğimde samimiydim. Üzerine saçlarıyla aynı renkte, dökümlü mini bir elbise giymişti ve çok tatlıydı.
"Akrabam diye demiyorum ama işte mükemmel genlerimiz sağ olsun."
Biricik benimle beraber kendini de övdüğünde daha çok güldüm. Kağan ile Biricik'in arasına oturduğumda "Doğum günün kutlu olsun Nil." dedim gülümsemeye çalışarak.
Nil benim aksime rahatça gülümserken "Teşekkür ederim Berin. Cidden çok güzel olmuşsun." dedi. Ona inanmak isterdim ama bu çok zordu. Duyduklarım ona karşı duvar örmeme sebep oluyordu. "Partinin yıldızı sensin." dedim karşılık olarak. Üzerinde kayık yaka, saten kumaş, toz pembe bir elbise vardı.
Sohbet normale dönerken Kağan kulağıma eğildi. "İsminin hakkını vererek güzellikte bu kadar yüce olman ne kadar doğru?"
İsmimin anlamı "yüce, asil" demekti. Bunu bilmesine şaşırırken gülerek gözlerine baktım. "Sen önce kendine bak bence." dedim fısıltıyla. "Gözlerinde masmavi gökyüzünü, koskoca denizleri taşıyan sensin."
Söylediklerim hoşuna gitmiş olacak ki gülmesini dudağını ısırarak bastırmaya çalıştı. O bunları yaparken elimi kaldırıp alnına düşen saçları düzelttim.
"Bunlar başka dünyaya geçiş yapmış bile."
Samet'in sesiyle elimi indirip ona döndüğümde bize sırıtarak baktığını gördüm. Soner, Samet'in omzuna hafifçe yumruğunu vururken "Yeni evliler oğlum onlar. Utandırma çifte kumruları." dedi alayla.
Utanç bütün hücrelerime dolarken Kağan'a baktım göz ucuyla. Benim aksime diğerlerine eşlik ederek sırıtıyordu. O sıra Biricik dahil oldu. Kolumu tutup beni kendine çekerken "Benim bücürüm o bir kere." dedi mızıklayarak.
Onun bu tavrına gülerken Kağan "Şu konuda anlaşmalıyız Biricik. O benim karım." dediğinde Biricik omuz silkti. "Bana ne?"
Gülerek Biricik'in yanağını rujum çıkmayacak şekilde öptüm. Biricik keyifle sırıtırken Nil'in "Hadi pasta vakti." demesiyle herkes ayaklanmaya başladı.
Kaşlarımı çatmamak için direnirken ben de ayaklandım. Arkadaşlarını kıskanmasını anlayabilirdim ama mutlu olduğumuz anları bu şekilde bölmeye devam ederse geri karşılık vermekten çekinmeyecektim. Sakinliğini korumayı bilen biri olsam da söz konusu değer verdiğim insanlar olduğunda geri durmazdım. Umarım karşılık vermemi gerektirecek hiçbir şey yaşanmazdı.
●●●
■Mer-ha-baaa! Bir bölümün daha sonuna geldik. Siz bu bölümü nasıl buldunuz?
Yorumlarınız ve oylarınızla destek vermeyi unutmayın, bir sonraki bölüm görüşürüz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitti Sandığın An
Short StoryBir dönüm noktam var hayatımda. Sadece yaşamış olmak için yaşamaya başladığım an. Bitti sandığım an... Ama sonra değişti bir şey. Belki de her şey. Bu benim hikayem ve nereye gidiyorum bilmiyorum. Sadece bir yolcu misali gidiyorum işte, bilinmezlikl...