Minnet Etmem

13 2 0
                                    


Hastaneye gidip kontroller yapıldıktan sonra dördüncü evreyi bitirmek üzere olduğumu öğrendik. Tekrar ve daha ağır bir kemoterapiye başlandı. Belki de yavaş yavaş sona yaklaşıyorumdur; doktorlar, hasta bedenimi ölüme hazırlıyordur. Eğer içimdeki çürüme hissi, gözlerimdeki sönüklük, vücudumdaki morluklar ölümün habercisiyse kesin sona yaklaşıyorum.

Kanseri yenip zafer kazansam dahi polisliğe dönemezsem ebediyen mağlup olurum. Ölüp üniformayı bırakmak ve yaşarken üniformasız olmak arasında çok fark var: kutuplar ve ekvatordaki kalıcı kar sınırı farkı kadar dev bir fark.

Leşker: İyileşirsem göreve dönebilir miyim?

''Sadece ilaç ve kemoterapi desteği ile böyle bir sonucu elde etmek çok güç.''

Görkem: Kesin olmasa bile dönebileceğini söylemiştiniz.

''Evet, ama bu evrede polisliğe dönecek kadar sağlıklı olmak için ilik nakli şart.''

Yaşıyor olmak işe yarar mı, polis değilken? Hayatta kalırsam ve üniformam olmazsa aklımı olduğu yerde tutmak neredeyse imkansız olur. Ölmek ve emeklilik arasında seçim yapmam gerekirse ikisini de seçemem: biri geride bırakmak, diğeri geride kalmak.

Leşker: Nakil nasıl oluyor?

'' Anne veya babadan örnek alıp uygun olan iliği naklediyoruz.''

Leşker: Olmaz o, başka yolu yok mu?

''Öz kardeş de olur ama kan bağı olmayan birinden yapılacak olan nakil istediğimiz sonucu vermeyebilir.''

Bir daha göreve dönemeyeceğimden söz ediyor. Hayatımı her manada mahveden anne ve babam (!) sayesinde hayallerim de mahvoluyor. Ne hayatı ne de hayalleri olmayan biri, yok olmuş demek değil midir? Okyanusun üzerinde bir karıncayım ve kayboluyorum, kıyıya vurmuş bir balığım ve çırpına çırpına ölüyorum.

İsimsiz: Ne dedi doktor?

Leşker: Artık polis olamayacağımı.

Görkem: Hayır, öyle demedi!

Leşker: Onlara minnet etmem ben.

Leşker "Yorgunluğun Mutluluğu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin