Acıya Lanetlendik

21 3 0
                                    

   O an ne doktorun ne de abimin söylediklerini duyuyordum. Kulağımda manasız bir çınlama ve içimde haykırmak arzusu. Polistim ben, özel harekat polisi. Bir daha polislik yapamayacakmışım gibiydi, o an sanki asla yeniden üniformamı giyemeyecektim.

   O an bir kez daha hiçbir şeyin düzelmeyeceğini anladım. Ben, biz mahkumuyduk acının. Acıya lanetlenmiştik adeta.

    Sakinleştirici iğne tenime ne zaman girdi, hatırlamıyorum. Pek de önemi yok zaten. Gözümü açtığımda başucumda Fatih'i gördüm. Sandalyede öylece uyuyordu, yorgunluktan sızıp kalmıştı. Sessiz sedasız onu izledim bir süre ve aklımdaki binlerce sorudan Fatih'i ilgilendiren kısmıyla. Ben bu adama bunca acıyı nasıl yükleyeceğim, onun omuzlarına böyle bir yükü nasıl bırakacağım?

   Saçlarım dökülecek, çirkinleşecektim. Belki ayakta kalmaya dahi mecalim olmayacaktı. Ben yatakta, savunmasız ve çaresizce ölmek değil; elimde silah, başımda yeşil bere, yanımda Türk bayrağı ile can vermek istiyorum.

   Defalarca kez ölmeyi, ölme biçimimi hayal ettim. Bazen kalbimden, bazen alnımdan ya da şah damarımdan yahut bir bombayla ölmeyi düşlemiştim. Ben böyle şehadete yürümeyi ve babama kavuşmayı düşlerime yerleştirmiştim. Şimdi ise her şey bambaşka. Sanki bedenim başkasına, ruhum bana ait.

   Saçlarım dökülecek, olur olmadık yerlerde bayılacağım, burnum kanayacak ve o lanet, Allah'ın belası kemoterapi sandalyesinde öleceğim. Şimdi bunları düşünüyorum, üstelik hepsine " Sözümüz, borcumuz; şehit evladıyız, şehit öleceğiz." yeminim eşlik ediyor.

   Fatih'in güler yüzü, masumiyeti yanında benim acılarıma rağmen gülümseme çabam. Uyurken daha da tatlı, masum ve yakışıklı oluyor. Biraz utanarak yazıyorum bunu zira onun gözleri içine dahi bakarken kıpkırmızı kesiliyorum. Kirpikleri, uykusuzluk ile yorgunluktan oluşan gözaltı morluk ve torbalarına dek uzanıyor. Saçları daima yapılı durur, yine öyle.

   Mutluluk sahiden çok mu uzak? Fatih'in gözlerine, gülüşüne, kendine bakınca huzur dolan yüreğim, neşe saçan gözlerime rağmen bunların gerçek olmadığını düşünüyorum. Bunlar hakiki mutluluklar değil, biliyorum.

   Ben düşüncelerim arasında çırpınıp duruken Fatih, o sık kirpiklerini yavaş yavaş araladı.

   İsimsiz: Günaydın. Niye uyandırmadın?
  
   Leşker: Çok güzel uyuyordun.

   İsimsiz: Nasıl hissediyorsun?

   Leşker: Yazın ortasında sıcak su içmiş gibi.

    İsimsiz: Doktoru çağırayım mı, ister misin?

   Leşker: Yok, gerek yok. Otursana, konuşalım biraz.

   İsimsiz: Ayrılalım, diyeceksen uğraşma boşuna.

    Leşker: Abimden başka kimseye söylemediğim bir şey söyleyeceğim.

  

    "Okuduğunuz için teşekkür ederim. Yazım ve noktalama yanlışlarım için kusura bakmayın."

   Şimdilik Leşker serüvenim böyle:

           Leşker "Yorgunluğun Mutluluğu"
 
                                        Leşker "Işık Var!"

  Leşker "İrade"



Leşker "Yorgunluğun Mutluluğu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin