Zaman Öğretir Mi?

8 3 0
                                    


Babamdan sonra ilk kez biri baba koktu bana. İlk kez biri öyle içten, inanarak ve sahici bir şekilde ''kızım'' dedi ki... İkinci kez ve bu sefer gayet farkında olarak baba acısını tadıyorum. Ağlayarak kafamı duvarlara vurasım var ama aksine sakin olmam gerekiyor. Çenemi orta yerinden ayırırcasına bağırmak istiyorum ama aksine susmak zorundayım. En önemli isteğim intikam! İntikam almak istiyorum; kan, öldürmek, gerekirse ölmek istiyorum. Bir baba daha toprak olurken ben, o babanın katillerini öldürmek istiyorum. Gözlerimi bürüyen bu intikam ateşini abim fark etmiş olacak ki duruma el attı.

Görkem: Çok duygusal davranıyorsun. Hepimiz kayıplar veriyoruz ve bununla başa çıkmak zorundayız. (...)

Leşker: Babam öldü benim! Baba gibi kokan birini daha kaybettim ben. İşin kötü tarafı da bu kez ölümün ne olduğunun gayet farkındayım. Babamın gelmeyeceğini fark etmem zaman almıştı ama bu kez başından beri biliyorum.

Görkem: Sude... O senin amirindi, baban değil. Baban gibi sevmişsin ama o senin...

Leşker: Bekir Sine de değildi!

Baba mı? Kimdi ki benim babam? O kanı bozuk herif değildi elbet! Hz. İsa değildim ve illa bir babam vardı ama kimdi işte! Bir ağaç kavuğundan olma değildim ya! Aslında tokat gibi çarptı, abimin son söyledikleri. Belki de ben kendimi avutuyordum, belki o da kızı gibi görmüyordu beni. O ne düşündüyse düşünmüş olsun ama bana göre o baba kadar kıymetli bir şahsiyetti.

Görkem: Böyle davranman gerçekleri değiştirmeyecek. Hadi eve gi...

Leşker: Gitmiyorum bir yere! Gayet gerçeklerin farkındayım ama senin kafanın içinden geçenleri de biliyorum. Sen de korkuyorsun, yalan mı? Hem de geride bırakmaktan o kadar çok korkuyorsun ki bazı geceler uyanıp duruyorsun. Asel'e, bana her sarılışında bir tekrarı olacak mı diye düşünmüyor musun? Çocuğunu babasız...

Hayır, daha fazla ileri gidemezdim. Canı yeterince yanmıştı ve onu daha fazla üzmeyi göze alamazdım. Söyleyeceğim tonlarca şey olmasına rağmen sustum. Ben sustuktan bir süre sonra o konuşmaya başladı. Sesine biraz hüzün, biraz yakalanma telaşı ve biraz da öfke karışmıştı. Bağırmıyordu ama çok da stabil bir tonda konuşmuyordu.

Görkem: Korkuyorum, evet! Ben ölünce size ne olacağını düşünmekten kafayı sıyıracağım. Korkuyorum ama her ne kadar korksam da ölüm hep yanı başımda. Sadece bu korkum da, acılarım da hayatımın önüne geçmiyor. Sen de bunun için uğraş. Şimdi başını belaya sokma ve ölme. Eve gidiyorum.

Ölümün heybesindeyiz, hem de hepimiz. Kura sistemine benzeyen bir yöntemle hepimiz ölümün bizi hayattan koparacağı anı bekliyoruz. O an geldiğinde sevdiklerimize veda ederek henüz bilmediğimiz bir dünyaya göç merasimimiz düzenlenmiş olacak. Ölümden korkmuyoruz ama geride bırakmak... İşte asıl o korkutuyor bizi. Geride kalmanın sancısını bildiğimiz için daha da çok korkuyoruz sanırım. Korkumuz fayda etmeyecek ama aksini yapabilecek kadar gözümüz kara değil. Üzerimizden mermiler yağar, namlu bize döner, ayağımızın dibinde bomba patlar ya da mesela gözümüzün önünde gayriinsani şeyler yaşanır ama biz geride bırakmaktan korkarız. Bilemiyorum ne kadar anlatıyorum fakat mevzu bu. Bu kadar değil ama mevzu bu!

Leşker: Fatih sonra konuşsak olur mu?

İsimsiz: Yalnız bırakıyorum seni, tamam.

Fatih gittikten sonra ben de bahçeden kafeteryaya geçtim. Sabaha kadar çay içmek istiyorum. Çay içtikten sonra spor yaparım, bedenimi yormazsam kafamı boşaltamam. Spor yaptım ama yine de kafam boşalmadı. Sonra yavaş yavaş gün ağarmaya başladı. Ayaz ve ayaz olduğu kadar da uzun bir geceyi böylece bitirdim.

Leşker "Yorgunluğun Mutluluğu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin