Yaprak döke döke, çiçek aça aça geri döndüm. İçimde fırtınalar koparken aynı zamanda yüreğimde güneş açıyor. Öylesine ikilem içerisindeyim ki: kalsam olmuyor, dönsem olmuyor. Onları bıraktığım gibi bulamamaktan da korkuyorum. En az gitmek kadar canımı acıtıyor, dönmek. Uçaktan iner inmez Fatih'in yanına gittim çünkü abimin daha çok kızacağını düşündüm.
İsimsiz: Sen kimsin, n'oldu sana?
Leşker: Zayıfladım biraz ama iyiyim.
İsimsiz: Niye gittin, hani terk etmezdin? Birlikte savaşacağız, demedik mi?
Leşker: Bağırma, herkes buraya toplanacak.
Çok değişmiş: biraz zayıflamış, çokça öfkelenmiş... Gözlerinde onu aradım ama bulamadım: karşımda sanki başka biri vardı. Onu nasıl teskin edebileceğimi düşündüm lakin çıkmaz sokaktaki duvar gibi kalakaldım. Belki de önce abimle görüşmeliydim, yine hata yaptım. Biz konuşmaya çalışırken sesimizi duyanlar yanımıza geldi. Böyle olacağını hiç düşünmemiştim: kabusun ortasında uyanmaya çalışıyor gibiyim.
Kurak: Sakin ol, İsimsiz. Etrafa bir bak: Herkesin gözü üzerimizde.
İsimsiz: Savaşmaktan bu kadar mı korktun?
Mahşer: Fatih, tamam. (...) İki aydır neredesin?
Döndüğüme sevindiler mi, sevinmediler mi? Galiba gittiğim için öfkeliler ama döndüğüm için mutlular. Gitmeseydim dönmek zorunda da kalmazdım. Her şey iyice iç içe girdi, beynim allak bullak oldu. Asıl hatam, gitmek miydi yoksa dönmek mi? Giderek ilk hatayı yapmıştım, şimdi o hatayı düzeltmeye çalışırken yeni hatalar yapıyorum. Gitmenin, kurtarmak olduğuna öyle çok inanmıştım ki gözüm hakikatlere kör olmuştu. Şimdi ise o hakikatler öfkelenip tokat gibi suratımda patlayıveriyordu.
Şef: Gel Fatih, gel. Bugün de bir şey bulamadık.
Leşker: Daha uğraşmanıza gerek kalmadı.
İsimsiz: Çok bahtiyarız (!) sağ ol.
Şef: Kızım..!
Beni görenlerin sevinci gözlerinden okunuyordu ama öfkeleri de susmuyordu. Herkesin iyiliği için gitme kararı almıştım ama sanki tam tersi olmuş. Özürler kifayetsiz kalıyor: Hatamı düzeltmemin yolları nereden geçiyor?
Muhtemelen yine öfke kafesi içindeki sevinçle karşılaşacağım bir yere doğru gidiyorum: abime. Onu ne çok özledim bir bilseniz. Kış bitmiş, bahar gelmiş gibi hissediyorum. Saçımı koklayıp öpmek isterse o bahar, ancak mart ayı olur.
Görkem: Sude... Sude'm: can parçam. Nerelerdeydin? Çok özledim.
Leşker: Dur, yapma!
Mart ayının ayazı girdi gönlüme, ağustosun sıcağı yaktı ciğerimi. Abime yaşattığı bu an, omurgamı kırdı; kızgın yağla yüreklerimiz dağlandı. Kaderimize acıdan başka bir şey yazılmadı mı yoksa? Her türlüsüne boynumuz kıldan ince lakin boynumuzu ayakta tutacak gücümüz tükendi. Ölmeden önce öldürdüm, abimi; ruhum çıkmadan önce terk etmeliydim bu bedeni.
Geçmişten geldi şerhamız
Günümüze tebelleş misali
Mıh oldu çakıldı tasamız
Mütemadiyen der gibi
Leşker
Leşker: Biraz dinleneyim, olur mu?
Görkem: Olur ama sonra hastaneye gideceğiz. Yine kaçayım, deme!
İsimsiz: Bir daha deneyecek olursan iki cihanda bakmam suratına.
Leşker: Kaçacak olsam gelmezdim. Hadi eve gitmiyor muyuz?
Artık düşünmek de, karar vermek de istemiyorum. Yol yorgunluğu vurdu bedenime: kıpırdayacak dermanım yok. Tüm suçu yola atarsam haksızlık olur: biraz da onların tepkileri yıprattı. Yıpranmış olmayı ve öfke kafeslerini bir kenara bırakıp yalnızca geri dönüşümü düşünürsek gayet mutluyum. Yuvaya dönmüş bir güvercinin kendini kartal hissetmesi gibi bir his var içimde. Uzun süredir bu kadar mutlu olmamıştım: üzüntüye gelecek olursak o zaten mütemadiyen benimle.
Görkem: Aç mısın? (...) Kapıya bakıp geliyorum, yemeye başla.
Asel: Anahtarlarımı unutmuşum canım. Evde olmasaydın çilingi... Sude!
Leşker: Yenge, selam.
Asel: Seni çok merak ettik, hoş geldin.
Aniden midem bulandı: Günde birkaç kez yokluyor. Hem ağladım hem istifra ettim: giderken dönmeyi hiç hesaba katmamıştım. Bilseydim dönerken kambur döneceğimi hiç gitmezdim. Şimdi her şey daha da kötü oldu. Onlara bu denli zarar verebileceğimi hiç düşünmemiştim: kızarken bile içten içe üzülüyorlar. Belki de bana acıyorlar: vücudumdaki kemiklerin tamamı sayılıyor, gözlerimde bir sönüklük, kaş ve kirpiklerim dahi döküldü.
Görkem: Sude, iyi misin?
İsimsiz: Lütfen, ses ver.
Asel: Midesi bulandı galiba.
Leşker: İyiyim, bir şey yok.
Cümlemi tamamladım ama dudağımın üzerinde yine o sıvıyı hissettim: kanı. Gelir gelmez onlara zarar vermeye başladım. Acımak ve acıtmak üzerine yazılmış bir kader, yara almak ve yaralamak üzerine kurulu bir hayat... Ölmekten korkmuyorum, hiç korkmadım, ama geride bırakmaktan çok korkuyorum. Geri dönmeseydim öldüğümü hiç bilmezlerdi, bir süre sonra belki hayatlarına devam ederlerdi. Hayır, etmezlermiş! Belirsizlik, onlara daha büyük bir acı bırakırdı; ben, bunu henüz fark ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leşker "Yorgunluğun Mutluluğu"
De TodoYok olan bir çocukluğun, gençliğin, hayatın acı dolu öyküsü. Yok olmuş bir hayatın Özel Harekât' la birleşmesi ve ufacık bir kız çocuğunun başına gelen kötü olaylar silsilesinin yaşamına bıraktığı derin izlerin içinden gelen Cennet Kokusu. "Mermiler...