Çölde Bir Süngü

43 7 12
                                    

   Son saniyede silahın namlusunu havaya yönetmeyi başardım. Saliselik farklarla abimi, ikinci babamı kurtarmayı başardım. İlyas'ı mı, babamı mı, ben kimi kurtardım? Bana tecavüz eden pisliği mi, babamı mı?

   Abimi, babamı kurtardım galiba. Yine de bir ömür tecavüzcümü ölümden kurtarmamın garip hissini yaşayacakmışım gibi, ağır ceza çekiyorum. Bir yanım ise abimi kurtarmış olmanın ferahlığına bulandı, refah dolu saniyeler geçiriyor. Bir kaç saniye ömrümden yılları götürdü. Çok şey var ömrümü yok eden ve yenileri kat be kat eklenerek devam ediyor.

   Selim Şef*: Ne oluyor? Görkem o ses kimin silahından geldi? (...) Konuşsanıza, kim ateş etti?

   İsimsiz: Silahımın emniyetini açık unutmuşum, Sude fark etti. Ben de kılıftan çıkarırken elim tetikteymiş işte. Görkem neyse ki fark edip namluyu havaya yöneltti.

   Selim Şef: Öyle mi, Görkem? Görkem!

   (...)

   Görkem: Öyle.

   Selim Şef: İnandım sayın. Dağılın, bir şey yok. (...)

   Leşker: Ne yapıyorsun, sen? Bunu öldürünce ne geçecek eline? Anlatsana! Abi konuş. Susma, konuş!

   İlyas: Çok haklı.

   Leşker: Sus lan, sen!

   Görkem: "Unuttun mu" diyordun ne oldu? Sen pek bir unutmuş görünüyorsun.

   Leşker: Salaksın sen, salak! Başka bir şey değil.

   İsimsiz: Tamam, tansiyonu düşürsek iyi olur.

   Leşker: Öyle söylemeliydim, özür dilerim.

   Görkem: Boşversene öğrendik aklından geçenleri.

   Leşker: Ne istiyorsan onu düşün abi.

   Görkem: İyi misin?

   Leşker: İyiyim. Gidelim hadi.

   Görkem: Öğrenmiş.

   Leşker: Şef sorguya çekti. Neyse boşver şimdi. Hepimiz sırasıyla yüzünü parçaladığımıza göre gidelim artık.

   Yol boyu uzun, karmaşık bir o kadar da acı ve ferahlığı harmanlandığı saatleri düşündüm. Küstahça karşıma dikilmesini, söylediklerini düşündüm. Her şey yetmiyormuşçasına bir de onu kurtardım. Bu ne yaman çelişki, bu ne aşağılık bir oyun? Hayatın aşağılık oyunu işte, bir ömür başıma gelenler gibi. Abimi kurtardığımı düşünmek istiyorum ama başaramıyorum. Bu düşüncelerle eve geldik.

   Görkem: Fatih'i seviyorsun değil mi?

    Leşker: Ya sen nasıl abisin? İnsan biraz kızarak sorar. Ayrıca sorunun cevabı: hayır.

   Görkem: Onca şeyden sonra mutlu olmanı istiyorum. Ayrıca sorumun cevabı: evet.

   Leşker: Abi!

   Görkem: Sude, kendine niye bunu yapıyorsun?

   Leşker: Sence? Bir düşün bakalım, çok zor değil.

   Görkem: Her şey o kadar mı? Sevgi peki? Aşk ya da, ne dersen?

   Leşker: "Altı yaşımda uğradığım tecavüz yüzünden hiç çocuğum olmayacak." Nasıl diyeceğim abi?

   Görkem: Gerçekten seviyorsa, ki öyle gözüküyor, bunların bir önemi olmayacaktır?

   Leşker: Operasyonda kurtardığımız çocuklara bakışını görseydin böyle demezdin. Bir gün evlenmek, baba olmak istediğinde ne olacak? Kusura bakma ama ben kimseyi geçmişimin esiri edemem. Bu kim şimdi ya?

   Görkem: Kim arıyor? Fatih mi?

   Leşker: Bir şeyi de bilme abi. Niye arıyor ki? "Konuşacak bir şey yok" dedim.

   Görkem: Adam aşık.

   Leşker: Açmayacağım, odama gidiyorum.

   Uyumak şimdi öyle zor ki, öyle korku dolu ki. Gözlerimi kapatınca gördüğüm şey karanlık olmayacak. O an, altı yaşımdan bu yana esiri olduğum o an gelecek. Bir projeksiyon misali yansıyacak o karanlığa. Karanlıktan zerre korkmam, bu başka karanlık ama. Deliksiz uyumayalı çok zaman geçti. Rüya gördüğümü sandığında dahi sonu kötü bitiyorken bu aşkın sonu nasıl iyi bitsin? Her şeyi halletmek bile birimiz şehit olup diğerini tek etmeyecek mi? Şansıma kaldıysa kesin ben şehit olur, Fatih'e acı çektiririm.

   Biliyorum; tüm insanların ya da tüm sevdiklerimin acı çekmesine engel olamam ama en azından benim yüzümden acı çekmemelerini sağlayabilirim. Kendi mutluluğumu düşünmeyeli unuttum. Öyle çok zaman geçti, öyle çok şu aktı ki bu köprüden ben kimim o da meçhul?

   Leşker: İlyas Abi! İlyas Abi, yapma! Bırak, lütfen bırak. Abi! Yardım edin! İmdat! Anne, yardım et! Abi! Abi! Anne! İmdat! Yardım et!

   Görkem: Sude! Abicim uyan, hadi abim kalk. Uyan canım hadi, Sude lütfen uyan hadi.

   Leşker: Abi!

   Görkem: Geçti canım, geçti. Bak kimse yok, ben yanındayım. Sakin ol. Sakin.

   Sarılmak...

   Sevdiklerimize çoğu zaman sarılmayı unuturuz. Sıkı sıkı, içten sarılmak aslında öyle önemlidir ki insan, özleyince değil her zaman sarılmalı sevdiklerine. Hayat çok kısa, acımasız. Tahmin edilebilenden çok daha kısa ve çok daha acımasız.

   Fatih'in adına hayatı için karar veriyordum ama o kadar yanılıyordum, öyle büyük bir hata yapıyordum ki bu hatadan dönme vakti gelmişti. Ona her şeyi anlatacak ve kararı kendi almasını bekleyecektim. Eğer bir şey yaşayamıyorsak da nedenini bilmeli.

   Anlattıklarımı duymak istemeyeceğinden habersizdi. Dudaklarımdan dökülecek kelimeleri beyni istemsizce hayale dönecekti. Ben anlattıkça her şey gözümün önünde sahnelenecek, içten içe kahrolacaktı. Belki benim başından beri korkup kaçmama kızacak, üzülecekti ama sonra da hak verecekti. Belki duydukları karşısında, yaşadıklarım karşısında dinlerken dahi zorlandığını ama benim bizzat yaşadığımı hatırlayıp kendinden nefret edecekti. Ne tepki verir bilmiyorum, ne hisseder, ne düşünür bilmiyorum. Yine de her şeyi anlatıp kararı ona bırakmak en doğrusuydu.

   Ve her şeyi bir bir anlatmaya başladım. Boğazıma kılçık gibi takılan kelimleri telaffuz etmeye çalıştıkça konuşmam buruklaştı, çatallaştı. Ne zordu o anları anlatmak? Sevdiğine anlatmak. Gözleri gözlerime kilitlenmişken her şeyi tek tek anlatmaya çalışıyordum, gözlerim doluyordu. Pes etmek için çok geçti, ok yaydan çıktı bir kere. Gözleri yaşadığı her seyi, hissettiği her şeyi satır satır anlattı. O satırlar da süngü olup ciğerime saplandı.

   "Selim Şef: Görkem' in ekip amiri."

   "Yazım ve noktalama hatalarım için özür dilerim."

   "Sevdiğinin gözlerine bakıp tacize, tecavüze uğradığını anlatmak çok zor. Düşüncesi dahi zorken yaşamak daha da zor olsa gerek. Hiç kimsenin yaşamayı hak etmeyeceği bir şey bu. Bir acı, bir yara. Hem de kabul bağlamayan bir yara."

   "Okuduğunuz için canı gönülden teşekkür ederim :)"

   "Çünkü sen çölüme yağmur oldun..."

  

  

   

Leşker "Yorgunluğun Mutluluğu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin