Görkem: Bilmediği başka ne var?
Şef: Başka bir şey yok sanırım. Ben de pek bilmiyorum.
Sinan: Biliyorum, zamanı değil ama artık yola çıkmamız gerekiyor.
Mutlu günlerimizde, en dar zamanlarımızda bizi yakalayıverecek bir durum bu. On beş yıl sonra yaşadığını öğrendiğim babam, üç saattir uyuyor çünkü sinir krizi geçirdi. Babam önemli ama ondan daha önemli bir şey var: görev. Görev; aileden, sevdiklerimizden -yani her şeyden- önce gelir. Yine öyle oldu ve el mahkum yola koyulduk.
Leşker: Önce eve gidelim, eşyalarımı toplayıp arabayı teslim ederim. Sonra şubeye gideriz. Olur mu?
Sinan: Olur. (...) Yok, polis değilim. Askerim.
Leşker: Sadece polis yok yani. (...)
Sinan: Sekiz dakikada toparlandın mı, daha neler göreceğiz acaba? Bilmesem üç yıllık polis olduğuna inanmam. Başkası olsa bunca şeyden sonra yerinden kıpırdayamazdı. (...) Hadi araba bu.
Rambo'nun arabasını aldığım yere, aldığım şekilde teslim ettim. Önce şubeye, sonra da Şanlıurfa'ya gitmek için Sinan Yüzbaşı'nın ayarladığı araca geçtik. Şubeye gittiğimizde ekibin göreve gittiğini öğrendim. Ekibi bulamayınca beni kapıda bekleyen Sinan'ın yanına döndüm.
Sinan: Hep bu kadar hızlı mısın?
Leşker: Göreve gitmişler, görüşemedim.
Onlarla vedalaşmadan gitmeyi hiç istemiyordum ama yapacak bir şey de yoktu. Böyle kaçar gibi, alelacele gitmek biraz canımı yakmıştı. İyi veya kötü pek çok şey yaşamıştık ve onlar ailemdi. Bizi yalnızca ölümün ayıracağını düşünürdüm, görevimin değişiklik kısmını es geçerek. Evimden, ailemden ayrılıyor gibi hissediyordum; sahiden aile olduğumuzu bir kez daha hissettim. Hayat; bizleri, acıtarak sınar. Yeniden acı, yeniden sınav.
Sinan: Bizimkileri anlatayım mı, ister misin?
Leşker: Olur.
Sinan: Çağrı ve Ferit -senin gibi- özel harekattan. Burak, Tem'den. Çınar, çevik kuvvet; Gökmen de Sas'tan. Görsen hepsi çakı gibi.
Leşker: Pöh ekibi sanıyordum.
Sinan: Üç pöh var, ekip kurtarır mı?
Leşker: Sen de beni makaraya aldın Yüzbaşı'm.
Karaman'ın ve diğerlerinin yaptığını yapıp kafamı dağıtmaya çalıştığının farkındaydım. Şimdi kafamın dağılmasına değil, öğrenmem gerekenleri öğrenme vaktiydi. Kafamı dağıtmasına gerek olmadığını ya da bunu istemediğimi göstermek için konuyu yeni kurulacak ekibe getirdim. Attila Başkan'ın belirli bölgelerde bu tip ekipler kurduğunu ama bizim amacımızın başka olduğunu öğrendim. O ekipler gibi gözükecek, yeni kurulacak olan gizli birimin selameti için çalışacaktık. Bu bilgileri zaten babam da vermişti. Dahasını anlatmaya yetkisinin olmadığını anlayınca zorlamadım.
Leşker: Bilmiyor gibi yapamıyorsun ama zorlamayacağım.
Sinan: Sen yemi... Eğil! Bir pusumuz eksikti.
Leşker: Her taraftan geliyorlar, kıskaca giriyoruz.
Sinan: Flaşı koru!
Bunu söylerken çoktan arka koltuğa geçmiş, koltuğu yatırmıştı. Koltuğu yatırdığında arkadan cephanelik çıkacağını tahmin ediyordum etmesine de resmen bir time yetecek mühimmat beklemiyordum. Sanki araba bagajı değil, ordunun mühimmat deposu.
Leşker: Otoyola karşılama komitesi kurmuşlar bildiğin. (...) Bagajdan neler çıktı öyle, Yüzbaşı'm?
Sinan: Daima hazırlıklı gezmek zorundayız. Sen de alışırsın zamanla. Onlar senin sıradan bir polis olduğunu düşünüyorlardı ama artık bu değişmiş.
Leşker: Ben hep hazırlıklıyım da sıradan bir polis değil miyim zaten?
Sinan: Her şeyi öğreneceksin. Lastik falan kalmamış bu arada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leşker "Yorgunluğun Mutluluğu"
DiversosYok olan bir çocukluğun, gençliğin, hayatın acı dolu öyküsü. Yok olmuş bir hayatın Özel Harekât' la birleşmesi ve ufacık bir kız çocuğunun başına gelen kötü olaylar silsilesinin yaşamına bıraktığı derin izlerin içinden gelen Cennet Kokusu. "Mermiler...