Gaflet Çuvalı ~I~

138 10 19
                                    

Bir ay sonra:

Abim tayinini Van'a istedi, bende bir ev kiralayıp eksik eşyaları tamamladım. En azından çabaladım. Yola planladığı saatte çıkamamış, birkaç saat geç kalmış. Aslında gecesi günü yok ama gündüz burada olsa iyi olurdu. Hakkari- Van arasında tenha yollar var, içim çok huzursuz. Yaklaşık bir saatlik yolu kaldı ama o bir saat bana on yıl gibi geliyor.

Teröristlerin sevmediği dört meslek grubundan biri polisler. Asker, polis, doktor ve öğretmenleri sevmezler. Biz onlara bayılıyoruz sanki. Hal böyle olunca endişelenmek pek de tuhaf olmasa gerek. Abime kalsa kuruntu yapıyorum ama öyle değil işte.

Dakikalar geçtikçe içimdeki sıkıntı büyüdü. Zaman aktıkça oturamamaya başladım, nefesim kesildi sanki. Anlamsız ama çok gizli bir his çöktü içime. Birkaç saat sonra İsimsiz ve Yiğit gelip şubeye gitmemiz gerektiğini söylediler.

İsimsiz: Şef çağırıyor gitmemiz lazım.

Leşker: İsimsiz. İsimsiz! Şef niye çağırıyor?

İsimsiz: Bilmiyorum, görev çıkmıştır.

Leşker: Abimi öğrendiniz mi?

İsimsiz: Sen nereden öğrendin?

Leşker: Öğrenmemiştim.

Yiğit: Ulan İsimsiz.

Ondan başka ailem yoktu, onsuz yaşamaktan haberim de. Göksüz yer, yersiz gök olur mu hiç? Deniz olmadan balık yaşayabilir mi, dal olmadan yaprak yeşerebilir mi?

İsimsiz: Hay çeneme ya!

Yiğit: Çeneni imha et İsimsiz. Git ağzını kır, oldu mu? Leşker bak şimdi...

Leşker: Şehit... değil. Değil mi? Konuşsana şehit mi? İsimsiz konuşsana.

İsimsiz: Bilmiyorum, bilmiyorum! İyi misin? Ben nasıl yaptım böyle bir hatayı ya?!

Leşker: Of... Of! Nasıl ya? Nasıl olur? Ben dedim... Ona dedim ben. Allah kahretsin! Bu kim ya şimdi!? (...) Hayır ya, şimdi değil.

İsimsiz: N'oldu? Annen mi?

Leşker: Annem yok benim! Asel: abimin sözlüsü.

Asel: Sude, Görkem' e ulaşamıyorum. Yola çıktı, Van' a geliyordu ama açmıyor şimdi telefonunu. Sude?

Leşker: Asel...

Söyleyemezdim. İstesem de yapamadım, yapamazdım. Böyle bir konuşma yapmamalıydım, telefonu açmamalıydım. Çok grç kaldım ama açmamak daha hayırlıdı işte. Neden açtım ki sanki? Ne soracağı belliydi. Artık küfür etmenin, dövünmenin manası yoktu ve bir şey söyleyip onu teskin etmem gerekiyordu. Gerçi kendime anlatamamıştım ki ona ne anlatayım.

Leşker: Uyuyor, iyi.

Başka yalan yokmuş gibi "Uyuyor" dedim. Uyumadan önce onu arardı oysa. İyi olduğunu söylemeden uyumazdı, mesaj atardı yine de söylerdi. Aklım uçtu yerinden, ne söyledim ne söylemedim farkında da değildim çok.

Şef de olanları anlatınca zor gecemiz başladı. Ara sıra gözyaşlarım süzülüyordu yanaklarımdan, onca eğitim boşa mıydı? Dirensem de sonuç değişmiyordu ki. Anladığım için kendime kızgındım. Çömezim ya işte, ne bileyim bizim de duygularımızı belli edebildiğimizi? Herkes sert ve duygularını içinde yaşıyor sanıyor insan, çömez olunca.
Zaman öğretiyormuş onu da. Ne garip her şeyin ilacı zaman ama yarımız belli değil. Abim hayatta mı belli değil mesela. Gizli kaçamak gözyaşlarımla geçirdiğim zor ve acı yüklü gecenin ardından gün ağarmaya başladı.

Mahşer: İyi misin?

Leşker: İyiyim abi.

Mahşer: Laf olsun diye değil, nasıl olduğunu söyle Leşker.

Leşker: Sinirliyim, öfke kusmak istiyorum, abimi bulmak istiyorum ve en önemlisi ikinci kez babasız kalmak istemiyorum. Abim bu hayattaki tek dalım, tek oksijen kaynağım. Yıllardır bu böyle ve onsuz nasıl yaşanır bilmiyorum. Bencilim, evet ama onu kaybedemem. Kaybetmem.

Mahşer: Yok, yok bencil değilsin. Görkem için elimizden geleni yapacağız, emin ol. Görkem güçlü adamdır, sen rahat ol. Az çektirmedi zamanında.

Abim ve Mahşer devreydiler; aynı sene, aynı okuldan mezun olmuşlardı. O konuşmadan sonra yaklaşık üç gün boyunca birçok sığınak, hücre evi ve depo patlattık. Abime dair hiçbir şey bulamadığımız birçok operasyon yaptık. Üçüncü günü dördüncü güne bağlayan gece istihbrattan bir bilgi aldık.

Sahadan aldığımız bilgi doğrultusunda operasyon hazırlıklarına başladık. Eski bir ayakkabı fabrikasına götürdükleri bilgisiyle sabaha karşı operasyon düzenledik.

Şef: Kıdemli, Kurak arka sizde. Karaman, Yiğit sağ sizde. Mahşer, İsimsiz soldasınız. Leşker benimlesin.

Yaklaşık kırk kişilik bir gruba sekiz kişi girdik ve çatışmaya başladık. Kafasına çuval geçirilmiş, elleri bağlı olan ve abimin olması muhtemel biri vardı. En azından ben öyle düşünmüştüm. Abimi bulmuş olmanın heyecanı ve sevinciyle gaflete düştüm. Kontrol etmeden çuvalı çıkardım ve sonrası... Bir mermi ağız alevi gördüm, bir ses duydum ve karnımda bir acı. Nefes alamadım, gözlerim kararmaya başladı ve en sonunda bacaklarımın güçsüzleştiğini hissettim. O an anlamlandırabildiğim tek şey abimi bulamamış olmamızdı, üstüne üstlük tuzağa düşürülmüştük. Şefin, silahların sesi kulağıma uğultu gibi geliyordu.

Çelik yeleğe denk gelen üç, koluma saplanan iki, karnıma isabet eden iki ve omzuma denk gelen bir mermi vardı. Canımı, abimi bulamamış olmanın verdiği acı kadar yakmıyordu bu yaralar.

"Yazım yanlışlarım için kusura bakmayın. Elimden geldiğince düzeltmeye özen gösteriyorum."

"Hikayenin daha başında olduğumuz için kısa kesiliyor, ya da cümleler kısa kısa gibi gelebilir ama ilerleyen kısımlar daha güzel olacak. Naçizane düşüncelerim bunlar. :)"



Leşker "Yorgunluğun Mutluluğu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin