Gönülden Parça

59 7 8
                                    

   Babamın şehadet yıl dönümü:

   Görkem: Günaydın güzellik. Uyan ama artık.

   Leşker: Geç geldim. Uyuyacağım biraz daha.

   Görkem: Kalk hadi, kalk. Hadi ama..!

   Leşker: Ya abi.

   Görkem: Prenses, dördüncü kez "biraz daha" diyorsun. Hadi kalk.

   Leşker: Al, kalktım. Bir daha bana...

   Görkem: "Prenses deme!" Bırak şimdi onu da, tarihe baktın mı?

   Leşker: Hangi yıldayız, sorsan onu bile bilmem. Ne oldu bugün?

   Görkem: Bak.

   Leşker: 3 Nisan! Bugün babamın... Ben nasıl unuturum ya?! Nasıl unuturum? Abi, ben babamı unuttum. Ben onu unuttum.

   Görkem: Görevden yeni geldin, yorgundun. Şu sıralar yeni ve acımasız şeyler öğreniyorsun.

   Leşker: Babam..!

   Görkem: Yeni alışmaya başladığın bir hayat ve alışmaya çalıştığın insanlar. İnsanlara kolay alışamadığını biliyorsun.

   Leşker: Belki de gerçek babam olmadığı için...

   Görkem: Sakin ol, "babamız" bizi çok severdi.

   Leşker: Allah kahretsin beni! Şubeye gidiyorum ben.

   Görkem: Sude, dur.

   Üzerimi değiştirip evden çıktım. Kaç dakika, kaç saniye sürdü bilmesem de bir şekilde evden çıktım. Kendime olan öfkem her geçen gün artıyordu ama unutmamalıydım. Gönül tohumundan olduğum adamı unutmamalıydım.

   Şubeye gidip -birkaç aletten ve box torbasından oluşan bir bölüm vardı- spor yapmak istiyordum. Sadece yumruk atmak, koşmak, ağırlık kaldırmak istiyordum. En çok yumruk atmak... Kendime olan öfkem hiç dinmeyecekti, nasıl bu kadar emindim bilmiyorum ama hiç geçmeyecekti.

   Baba! Baba! Baba! Baba! Ve... Baba! Baba nedir? Baba kimdir? Biyolojik olan mı, gönülden olan mı babadır? Haykırmak istiyorum: BABA! Haykırsam geçer mi? Yıllardır kendimi suçluyorum ama kimsenin haberi yok. Ve ben... Ve ben içimdeki öfkeyle, yüreğimdeki sızıyla bir gün bir köşede ölmeyi bekliyorum. Kendini tüm aciz hissedenler gibi bir köşede ölmeyi bekliyorum. Baba derken bile utanıyorum, baba derken bile iğreniyorum kendimden. Baba demeyeceksem ne diyeceğim ki? Sorulacak çok soru, verilecek çok sorgu var içimde.

   Ne olursa olsun farketmeksizin ilk koştuğumuzdur baba. Gözleriyle, bakışlarıyla kalbimize umut vaat eden adamdır baba. "Baba tohumla değil, yürekle olur" der abim. Haklıdır belki de. Gönlünden bir parçayım ben topraktakinin. Yıllarca kalbime düğümler atarak gizlediğim öfkem olamaz baba. Baba öfke olamaz ki sevgi olur baba. İlk aşk olur kimi zaman.

   Baba toprak olduğunda ne yapar çocuk? Kara toprak babaları yuttuğunda çocuklar ağlar. Çok ağlar, günlerce, yıllarca ağlar. Bir ömür ağlar çocuk. Bilir hiç gelmeyeceğini ama bekler işte. Baba toprak olunca büyümez çocuk. Ağlayamadığında büyür. Haykırmak istiyorum: BABA AFFET!

   Anne ne bilmem ben. Benim babam var, abim var benim. Güvenemediğim insanlar topluluğunda yok olmaktansa o insanlara karışmaya başladım yavaş yavaş. Herkes gibi maskelerimi takıp, gardımı kuşandım. Abime karşı bile. Omzunda ne çok ağladım oysa. Onca ağlamam yetmez ki, dindirmez ki yüreğimi. Yüreğim yangın yeri benim. Ben öyle bir günü unuttum ki, öyle kara bir günü unuttum ki yarası daha da derinleşti. Her geçen gün derinleştiği gibi.

Leşker "Yorgunluğun Mutluluğu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin