Ölü Ruhlu Kız Çocuğu

80 8 8
                                    

Yiğit: İyi misin?

Görkem: İyi. Normale döndü. Gel gidelim.

İsimsiz: Sude... Ben... Ben özür dilerim.

Görkem: N'olduysa oldu sonra konuşacağız seninle. Senelerdir bu hâle gelmemişti, ona n'aptığını anlatacaksın.

Yiğit: Senelerdir?

İsimsiz: Ben... Konuşacaktım sadece.

Leşker: Geldin. Geldin.

Görkem: Geldim. Geldim canım, geldim. Hadi gidelim.

İsimsiz: Konuşacaktım. Ben sadece konuşacaktım.

Görkem: Dokundun mu ona?

Yiğit: Kolundan tuttu sadece. Kargaşa çıktı.

Görkem: Bir daha asla ona dokunma. Duydun mu beni? Asla! Hadi abicim gel.

Leşker: Yürü.

Görkem: Sude? Emin misin, her şeyi anlatacak mısın?

Leşker: Evet.

Hayır. Her şeyi anlatmayacaktım. Anlatamazdım. Başıma gelen onca şeyi anlatabilmem çok zordu, onun bunları dinlemesi daha da zordu. Yaşamak kadar zor değildi elbet ama, anlatamam.

Leşker: Abim ve benim neden polis olduğumuzu düşündün mü? Tabii ki hayır. Ben altı yaşındaydım, abimin babası şehit olduğunda.

İsimsiz: Abinin? Nasıl?

Leşker: Annem kocasını aldatmış, beni doğurmuş. Hangi akla hizmet doğurduysa zaten. Altı yıl... Koskoca altı yıl geçirdim. O adam altı yıl beni kızı sandı.

İsimsiz: Ama...

Leşker: Dur, bir şey söyleme. Bitmedi daha. Bunu öğrenince boşanmak istedi tabii. Beni alamadı, nasıl alacak? Annem de bakamadı, geri götürmek istedi. Götürdü. Ama haber vermemişti. Biz eve yaklaşırken babam arabaya bindi ve...

İsimsiz: Arabaya bindi ve? Of! Hayır.

Leşker: Bomba patladı. Büyük bir gürültü koptu, arabası alev alev yandı. Son kez öpemedim, sarılamadım. Gözlerimizin önünde alev topuna döndü.

İsimsiz: Baban polis miydi? O yüzden mi polis oldunuz?

Leşker: Polisti, Özel Harekât.

İsimsiz: Şef biliyor mu?

Leşker: Şef biliyor sadece. Herkesin bilmesi bir şey değiştirmez.

İsimsiz: Ben çok özür dilerim. Çok özür dilerim.

Leşker: Dileme, bir anlamı yok çünkü. Babaannemin yüreği dayanmadı, bir hafta sonra öldü. Annemiz (!) vardı. Bizim için bir ölüden başka bir şey olmayan annemiz.

Fatih, hiç beklemediğim şekilde bana sarılıverdi. Çok güzel ve anlam yüklü bir sarılmaydı aslında, sanki uzun süredir beklediğimiz bir andı. Sarılma güzeldi de, içimde bir yerlerde - hiç de derinde olmayan yerlerde- gizlemeye çalışsam da başaramadığım şeyler vücudumu kaskatı kesmişti. Kollarımı hareket ettirip karşılık dahi veremedim. O çaresiz kız çocuğu değildim ama içimdeki kız çocuğu ölmemişti, öldürülmüştü ama ölü ruhu içimdeydi. (...)

Yiğit: N'oldu Şef?

Şef: Sevkiyat saati öne alınmış, çoktan varış noktasına ulaşmışlar.

Mahşer: Varış noktasına gidelim. Fark eder mi çok?

Şef: Sayımız yetersiz. Atmaca, Hilal sahada. Kıskaç desen daha yeni iki şehit verdi. Hadi Kıskaç katıldı diyelim, yine yetersiz.

Leşker "Yorgunluğun Mutluluğu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin