"Suistimal Döngüsü..."

124 13 6
                                    






Güz'de hep duygusal bir karakter gibi ya? Siz ne düşünüyorsunuz? Ballarım vote ✨⭐️ ile beni destekleyin lütfen canlarım❤️







Gelişleri hiç hep bir gidiş gibiydi. Sanki dört yanını benden kurtarmak istiyormuş gibiydi. Günlerdir dönmemişti, döneceği bir evi yokmuş gibiydi. Öğrendiğim bütün gerçekler canımı yakıyordu, dışarıya çıktım. Doğumuma sadece bir ay kalmıştı. Bu onun umrunda bile değildi. O kadın, geçmişi, ölümler, alınan öçler, intikamlarla kirlilik kokan ruhlar...

Çimenlerin üzerine yere uzandım, ellerimi karnıma koydum. Belirsizliğe bebeğimi de hapsetmiştim. Ölüme sığınan bir adama körü körüne bağlanmıştım. İçimde kıyametler koparken ona tek bir söz bile söyleyememiştim. Gözyaşlarımı serbest bıraktım. Gözlerimi kapattım. Uyursam geçmeyeceğini bildiğim yaralarımın iyileşeceğini sanarak kendimi kaldırıyordum. Yüzüme damlayan yağmur damları gözyaşlarımla toprağa sığınmaya başladı. Beni defalarca yaraladığı sözleriyle, itip kalktığı elleriyle o kadına tutunmuştu hep... Kıyamet mi kopacak diye bekleyen insanlığın; içimi görmesini ne çok isterdim.

Sırılsıklam olduğumu hissediyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Sırılsıklam olduğumu hissediyordum. Ama neden içimdeki yangın sönmüyordu? Kaç güneş doğmuştu, bu acı neden dinmek bilmiyordu?

Kendimden geçtiğimi hissetmiştim, ıslak zemin yerini boşluk almıştı. Zihnim bulanıklaşmıştı. Zamanım durmuştu, onunla yaşadığım her şey gözlerimin önünden geçip gidiyordu. Yağmur durmuş muydu? Göz kapaklarım bile bana ihanet ediyordu. Her şeyi yaşamış ve bitirmiş gibi hissediyordum. Onun yorgunluğu bir sis gibi çökmüştü üzerime...

Gözlerimi açtığımda, yalnızlıklarla süslenen yatağımdaydım. Pencere kenarında sigara içiyordu. Ruhun terk ettiği bir beden edasıyla baktı gözlerime... Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Sigarasını pencereden dışarıya attı. Saçları dağıtmıştı. Onu en son gördüğüm siyah gömleği vardı hala üzerinde. Yanıma yatağın ucuna oturdu. Eğilip beni kollarının arasına aldı. Sıkıca sarıldı, yüzüne boynuma gömdü. Dokunuşu bile soğuktu, bütün kemiklerim buz kesmişti. Tepkisiz kaldım, içimden bir şeyler kopmaya başlamıştı. Onun da benim gibi seveceğine nasıl da inanmıştım.

Nasıl da inandırmıştı! Yavaşça geri çekildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Nasıl da inandırmıştı! Yavaşça geri çekildi. Beni serbest bıraktı. Ona arkamı döndüm. Yanıma uzandı, ellerini karnıma koydu. Yüzünü boynuma gömdü. Ilık gözyaşları boynuma akıyordu. Ben yere düştüğüm zaman bile dizlerindeki yaraları iyileştiremeyen bir kızdım. Bu içi ölmüş adamın dirilmesini beklemiştim. Yaralarını sarmayı denemiştim. Ölüm gibi sesiyle fısıldamaya başladı.

"Bunu neden yaptın kendine?"

Sorduğu soru bile kuru bir yalnızlık ve soğuktu. Yutkunmayı denedim, boğazım düğüm düğüm olmuştu. Ne çekilmez bir acı! Onun kollarının arasından kurtuldum. Yataktan doğrulmaya çalıştım. Ama bu gücü kendimde bulamıyordum. Beni yavaşça kendine doğru çevirdi. Gözleri kızarmış ve altı morarmıştı. Kaç gündür uyumuyordu? Teni çok solgundu. Sol elimle göz altına dokundum. Gözlerini kapattı. Sessizce o Latin aksanıyla fısıldadı.

"No puedo dormir sin ti mi cielo. (Sensiz uyuyamıyorum cennetim.)"

Elimi tuttu, elleriyle yüzümü kavradı. Gözlerimden yaşlar özgürce akmaya başladı. Yüzümün her bir köşesini inceledi. Ona dokunmaya bile cesaretim yoktu. Ona hesap sormak istiyordum, nerdesin, nerdeydin? Diye yüzüne bağırmak istiyordum. İki kelimeyi bir araya getirmekten aciz hale gelmiştim. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ellerimi onun göğsüne koydum. Karşılık vermeye başladım. Ellerini saçlarımın arasından geçirdi, mavi geleceğimin askılarını omuzlarından indirdi. Dokunuşu bile acımı dindirmeye yetmiyordu. Kırgındım saç tellerimden, parmak uçlarıma kadar. Bütün hatalarına göz yumuyordum. Gerçek bir suistimal döngüsüydü. Beni yavaşça yatağa yatırdı. Dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. Başını boynuma gömdü. Sessizce fısıldadı.

"Geçmişin savaşını kaybettim Güz. Kalbim harabe bir göçebe gibi."

Üzerimizdeki bütün engellerden kurtuldu. Başını göğsüme koydu. Elleriyle karnımı okşuyordu. O benim her şeyimde varken, ben onun hiçbir şeyinde vardım. Karnıma küçük hareketlenmeler olmaya başlamıştı. Onun dokunduğu yere tekme atıyordu. Elimi onun elinin üzerine koydum. Sürekli içimde hareket halindeydi. Ama ilk kez tekme atmıştı. Gülümsedim. Başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Yüzünde uzun zamandır görmediğim o sıcak ifade vardı. Ruhu ölü bir adam için hala umut var olabilir miydi? Dönüp duran döngü belki de sadece anlatılamayanlardır. Dile gelmeyen konuşulmayanlardır. Hafızamın içinde dönüp duran bir dönme dolap vardı. Tüm yaşananlara rağmen bizim bir bebeğimiz vardı. Bu bütün yolları yeniden yürümek için belki yeterdi?






Sizi seviyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere! Düşüncelerinizi bekliyorum. Yorumlara yazın. ❤️✨🥰⭐️🌹🌷🌷🥰

 ❤️✨🥰⭐️🌹🌷🌷🥰

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Marsilya; Canavarın KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin