"Aşk Uykuları..."

165 11 6
                                    






İyi bayramlar şekerlerim ✨✨✨



Meksika...

Bir kaç gündür Meksika'daydık. Marsilya'nın davranışlarındaki tuhaflık beni endişelendirmişti. Kızımı Olin'e bırakmıştım. Beyaz uzun kollu gömleğimin kollarını düzelttim. Arabamla onu takip ediyordum. Deniz kenarında lüks bir evin önünde arabasını durdurdu. Ondan biraz uzakta arabamı park ettim. Siyah topuklu ayakkabılarım yürümemi zorlaştırsa da onun girdiği eve doğru yürümeye başladım.  Sırlarla mı evliydim yoksa bir adamla mı? Belli değildi! Her gün onun başka bir yönünü keşfediyordum. Evin önüne geldiğimde etrafta hiç kimse yoktu. İçeriye sessizce girdim. Ayağımdan topuklu ayakkabılarımı çıkardım. Çıplak ayaklarımla yürümeye başladım.

Ev tamamen camdan oluşuyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ev tamamen camdan oluşuyordu. Onu tam büyük bir salonun ortasında bir kadınla konuşurken görmüştüm. Kadının uzun kahverengi saçları, buğday bir teni ve hoş bir yüzü vardı. Kadın elleriyle Marsilya'nın boynuna sarıldı. Gözlerim dolmuştu. Bütün kaburgalarım kırılıyordu sanki. Ruhunun yıldızlarla dolu olduğunu sandığım adamın sadece bir yanılsama olduğunu öğreniyordum. Öğrenmek bir insana acı vermemeliydi. Kadının elbisesini omuzlarından indirdi. Kadını öpmeye başladı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Aşk uykularından uyanmıştım.  İçim çekile çekile ağlamaya başladım. Güçlükle arkamı döndüm. Topuklu ayakkabılarım elimden düştü. Aldırmadan çıplak ayaklarımla yürümeye devam ettim. Saçlarımdaki tokayı çıkarıp attım. Parmağımdaki alyansı çıkarıp fırlattım. Kendime gelene kadar, kalbim yaralar almıştı. Ayaklarım kanamış, sağlam bir yerim kalmamıştı. Arkamı dönüp bakacak cesareti kendimde bulamıyordum. Kendimi de kendimde aramayı çok uzun bir zaman önce bırakmıştım. Ayaklarımın altına batan taşlara aldırmadan yürümeye devam ettim. Kendimi uyuşmuş hissediyordum. Arabanın kapısını açıp, bindim. Ellerimle gözyaşlarımı sildim. Her yeri kapatılmış bir labirentte bir çıkış arıyordum. Arabayı çalıştırdım. Ana yola çıktığımda hala ağlıyordum. Üzerimde yükten ve acıdan örtülü bir ağırlık vardı sanki. Hareket etmeye çalıştıkça altında ezilip duruyordum.

Eve geldiğimde arabayı park edip indim. Sol elimle saçlarımı geriye doğru aldım. Eve girdiğimde etraftaki çalışanları görmezden gelmeye çalıştım. Merdivenleri çıktıktan sonra duvardan tutuna tutuna ilerlemeye başladım. Odanın kapısını açıp içeriye girdim. Kapıyı kilitledim. Üzerimdeki gömleği ve siyah pantolonumu çıkardım. Sadece iç çamaşırlarımla kaldım. Bebeğimin beşiğine yaklaştım. Bebeğim beşiğinde sessizce etrafı izliyordu. Onu kucağıma aldım. Kokusunu içime çektim. Mavi gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Gülücükler saçmaya başladı.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Marsilya; Canavarın KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin