Bölüm 16

316 34 163
                                    

Güne gözünü açar açmaz, beraberinde eşlik eden baş ağrısı Taehyung için tatsız bir olaydı. Yatağında kıvranırken telefonunu bulmaya çalıştı. Müziğin sesini kıstıktan sonra baş ağrısının azalacağını sandı ama öyle olmadı. Şakaklarına hafifçe bastırdı, masaj yaparken bir nebze rahatlıyordu.

Sürekli müzik dinlemesinin başını ağrıtması dışında, rahatça uyuyabildiğini yeni fark etti. Kabus ya da herhangi kötü bir şey görmemişti. Aslında, ne gördüğünü hatırlamıyordu bile. Sadece akşam vakti bir ara aniden uyanmıştı ve o sırada da yanında Jin vardı.

Yorgunluktan kapıyı kilitlemeyi unutmuş olmalıydı, kilitlemiş olsaydı odasına giremezdi. Dün akşamı hatırlamaya çalışırken yavaşça yerinden doğruldu. Yer çekimine meydan okuyarak havalandığı için baş ağrısı iki katı kadar daha çok ağrımaya başladı. Ellerini boşta tutmayarak masaj yapmaya devam etti.

Dün akşam yaptığı şey ne ise, tedbirden tamamen uzak bir davranıştı. Yarı uyur gezer halinde ve kapısı açıkken, güvenli tutmaya çalıştığı ortamını hiçe saymıştı. Jin'e hiç güvenmiyor değildi ama sahip olduğu bilinmezliği tedirgin ediciydi. Neredeyse deliksiz uyumasının etkisiyle evde neler olduğunu bilmemenin verdiği bilinmezlik.

Şu anda evde tek olmayabilirdi, burnuna gelen taze yemek kokusundan anladığı kadarıyla. Aşağı kata inmeden önce odasına dikkatli bir şekilde baktı. Bir şeyin yerinden çıkarılıp çıkarılmadığını inceledi. Bir dedektif gibi hafif tozlanmış yerlerin hala tozlu olup olmadığını ölçmeye çalıştı.

Dedektif olmadığı için elbette işe yarar sonuç bulamadı. Sonuçta odasında garip olan bir şey yoktu. Bu evle ilgili garip bir şey arayacaksa kendisine bakması yeterdi, gariplik ta kendisiydi. Şüphelenerek kulak bantlarının gevşekliğine dokundu.

Bantlar hafife alınabilecek eşyalar olabilirdi. Mükemmel yapıştırıcılar değillerdi, bir kere yapıştırılıp çekildikten sonra yapışkanlığı daha da azalıyordu. İşte tam bu noktada, Taehyung bunu avantaja çevirip bantlarının çıkarılıp çıkarılmadığını anlayabilirdi.

Mantığı kendisi heyecanlandırırken her iki bandını da yavaşça çıkarmaya çalıştı. Aldığı şey, küçük tüylerinin çekilmesinden dolayı acıyan canı oldu. Bant yeterince sağlam durduğundan gerisini çekmekle uğraşmadı. Küçük bir inlemeden sonra tamamen bıraktı.

Dedektiflik yetenekleri buraya kadardı. Odasının ışıklarını kapattıktan sonra dağılan yüzünü ve saçını toparlamak için ilk önce banyoya uğradı, ardından da aşağı kata. Merdivenden inerken onu gördü. Evin tereyağlı kokuyla donatılmasını sağlayan kişi, hala evdeydi. Jin bir elinde kahve içiyorken diğer elinde de gazetedeki haberleri okuyordu. Herhangi bir resimden fırlamış gibi görünmemesinin tek sebebi, vahim bir evin içerisinde olmasıydı.

Dikkati hala tuttuğu gazetedeyken ona günaydın demekle dememek arasında kaldı. Adımlarını yavaşlattı, sohbete nasıl başlayacağına karar vermek için. Günaydın, demek fazla samimi hissettiriyordu. Jin neyse ki bütün azabına son vermişti ilk konuşan kişi olarak. ''Odanın ışıkları sabaha kadar açıkken elektrik faturanı nasıl ödeyebiliyorsun?''

Sorusunun ardından kahvesini yavaş bir şekilde içti. Gözlerini hala gazeteden ayırmamıştı. Böylesi daha iyiydi, onunla göz göze gelince Taehyung çok rahat edemiyordu. ''Karanlıkta olmayı pek sevmiyorum.''

Karanlıkta olmayı pek çok insan sevmeyebilirdi. Kendisi gibi ışığı ya da gece lambasını açık tutan insanlar da olabilirdi. Ama bir sürü garipliklerle beraber bu durum da kendisinde bulununca Taehyung o kadar normal hissedemiyordu. ''Ne zamandan beri sevmiyorsun?''

Sorusunun ardından gazetesini masaya koydu ve altını kısık bıraktığı ocağa doğru ayağa kalktı. Taehyung mutfak masasına tek başına oturduğunda ''Ne zaman başladığını bilmiyorum. Sadece sevmiyorum.'' dedi. Masanın üzerine koyduğu parmaklarıyla canı sıkılmışçasına oynamaya başladı. ''Bir sürü korkum olduğu için beni daha çok ele geçirilebilir birisi yapıyor olmalı, sanırım.''

PAINT IT BLACK ~TaeJin~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin