Kalabalıkla beraber mağazaları dolaşırken Taehyung'un aklında bir imge vardı. Yanlışlıkla ıslandığı için gözlerini kocaman açıp sevimli gösteriler yapmaya çalışan bir köpek imgesi.
Ruh olan Jin'e baktığında aklına böyle bir şey getirmemeye çalışıyordu. Ancak, gözden kaybolmaması için ne zaman ona göz atsa öyle düşünmeden de edemiyordu.
Hiçbir şey istediği gibi gitmiyordu. Başından beri planladığı, ulaşmak istediği amacı şu anda tuzla buz olmuştu. Artık, asgari düzeyde Jin'i sağlıklı tutmak için girilebilecek bir mağaza arıyordu sadece. Bir süredir dolaştığı halde nereye gireceğine pek karar verememişti de.
Tanrı şahidiydi ki, en son ne zaman kıyafet alışverişi yaptığını dahi hatırlamıyordu. Çoğu kişi fakirlik psikolojisinden kaynaklı olduğunu söylese de, fazla kıyafet almak Taehyung için anlamsızdı. Yeni kıyafetlerini giyebileceği bir ortamı ve gösterebileceği birisi olmamıştı çünkü.
O sayesinde aşinaydı hangi markaların kaliteli ve pahalı olduğuna. Şehir merkezinde bulunduğu için şanssızdı ki, hep fiyakalı markalar bulunuyordu. Küçük bir esnaf bulmaya çalışması çok zordu, onların burada barınma şansları da çok zordu.
Adımlarını yavaşlatıp, etrafına daha iyi bakınmaya çalıştı. Bu sırada hızla yürümek isteyen kişilerin birkaç geveze sözünü de işitmeden edemedi. Yavaşlamayı tercih etmek için kötü bir gündü. ''Bak, şu kabalık olan yere gidelim. Bu kadar çok giren olduğuna göre iyi satıyorlardır.''
Jin'in güneş gibi doğan önerisi ile sonunda bir mağaza adayı ortaya çıkmıştı. Taehyung önerilen mağazanın ilk önce kalabalığına, ardından ismine baktı. ''Ama burası...''
Jin'in bedenine aniden gelen bir ürperti dalgasını görünce sözünü tamamlayamadı. Kapitalist sistemle ilgili nutuk atmanın sırası değildi. Omuzları düştükten sonra mağazaya yaklaştı. ''Şans vermekten bir zarar gelmez herhalde, tamam.''
Bir aylık biriktirdiği servetiyle en fazla iki parça kıyafet alacağı bir yerdi. Hayatı boyunca adım atacağını bile düşünmemişken, Jin'in kıyafetlere bir hışımla bakmasıyla kaderi çoktan çizilmişti.
Dışarının karanlığına tezat bir şekilde içerisi ışıl ışılken Jin'i uzaktan gözetledi. Elleriyle her bir parçaya tek tek bakışını, garip tasarımlı olanlara verdiği tepkiyi ve insanların ne aldığını incelediğini izledi.
Onun için kıyafetlere iliştirilen beyaz rakamsal kağıdın bir anlamı yoktu. Erkek reyonundan güzel duran kıyafetlere bakıyordu sadece. Elleri kumaşı dikkatlice ölçüyor, iki parmağı arasına giren hissiyatı seviyora benziyordu.
Günümüzde insanların ne tür kıyafetler giydiğine özellikle zaman ayırması gerekmişti. Şaşırmıştı, deneme kabinlerine ve üzerinde sayı yazan büyük veya küçük numaralı kıyafetlere. Güzel bir kıyafet aramasına rağmen kıyafetin nasıl satın alınacağına dair gerçekten de bir fikri yoktu.
Mağaza kalabalık olduğu için insanların peşinden ayrılmayan personeller bulunmuyordu ama Taehyung artık Jin'in seçmesi gerektiğini hissederek yanına gitti. ''Seçemediysen yardım edeyim.''
Seçimini basitlikten yana kullanarak işaret etti. ''Şu beyaz tişörtlerden birisini alabilirsin. Üzerindekine de benziyor zaten.''
Jin, Taehyung'un nereye işaret ettiğine baktı ve ardından ona döndü. Umursamadığından kaynaklı hızlı bir dönüş değildi. ''Dışarıdaki kişinin üzerinde duran ikili parçayı sevmiştim aslında. Ondan daha güzelini aradım ama göremedim.''
Taehyung onun dediğini anlamakta zorlandığı için ''Dışarıdaki kişi mi?'' diye sordu. Mağaza çıkışına baktı ama erkek göremedi. Jin o sırada vitrindeki mankenleri işaret ederek gösterdi. ''Şu beyazlı şahsiyetin üzerindekini demiştim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAINT IT BLACK ~TaeJin~
FantasiKüçüklüğünden beri kafasındaki sesle yaşayan Taehyung, doğum gününde bunun sona ermesini diler. Ancak doğum gününde karşılaşacağı tek şey kapısını çalan bir yabancıdır.