Karların seyrekleştiği ama buzların henüz çözülmediği o akşam vaktinde O'yu bulduklarında, dışarıda oturuyordu. Önündeki bucaksız göle bakarken karların üstündeydi.
Jimin bulmuştu onu, beraber geldiği diğer Hanwha görevlileri ile beraberken. Hoseok, Jungkook ve Yoongi'nin acil bakım ünitesine alınması gerektiğinden Taehyung ve Jin'i bulmaya söz vermişti. Hoseok'un ''Karganın götürdüğü yere git. Sana doğru yolu gösterecek.'' diyen cılız sesine güvenmişti buraya gelene kadar.
Söz verdiği gibi Taehyung'u bulmuştu ancak bulduğu şey sadece bedeniydi. Kar soğuğunda dışarıda sakince oturmayı ancak bir ruh normal karşılayabilirdi. Bilinçte Taehyung yoktu.
Büyük bir çatışma, kaos ve direnç bekliyordu. Ne yapabileceğini, ne gibi sözler edeceğini, gerekirse tehdit edeceğini bile düşünmüştü. Oysaki şu anda arkadan gördüğü kişi, korunmaya ihtiyacı varmış gibi görünüyordu.
''Etrafını saralım, ardından hepimiz bir anda baskın yapalım ona.'' demişti yanındaki polis. Jimin baskından veya saldırıdan anlamazdı ama salak da değildi. O'nun etrafında olan biteni çoktan bildiğini tahmin edebiliyordu. ''Siz bekleyin burada, ilk önce onunla konuşmaya gideceğim.''
Yürüyecekken birisi onu durdurdu, ''Tek başına olmak için çok tehlikeli.'' dedi. Jimin tedirgin hissetse de bunu sesine yansıtmamaya özen gösterdi. ''Kardaki ayak seslerimizi, yeri çiğneyen botlarımızı çoktan duymuştur. Siz evin içine girin, Jin hala ortalıkta yok. Önemli olan o.''
Daha fazla itirazı dinlemeden, ilerledi. Adımları gittikçe yaklaştı, gittikçe kendisinden emin oluyordu. Gizlenme çabası sergilemedi, zaten yanına gidene kadar O da bir tepki vermemişti.
O'nun önünde durdu ama izlediği manzarayı kesmedi. İkisinin gözleri bir anlığına buluştu ancak O sonradan göl suyuna bakmaya devam etti. Yere çömelmiş dik bacaklarının üzerine iki kolunu sarkıtıyordu. Başı ise hafif eğikti, kapalı ağzını bir sessizlik mühürlemişti.
Bazen sessizlik içinde bir ortaklık yatardı. Jimin bu sessizliği paylaşan iki kişi olarak O'nun yanına oturdu. İlk başta soğuktan ötürü bedeni sızladı, karın ıslaklığından kalçası ıslandı. Ama O daha beterdi, ayaklarında çorap dahi yokken parmaklarıyla kara basıyordu. Titrer hali de yoktu.
İkisi de önlerine baktı. Hava açıktı, bulutlar yol verirmişçesine çekilmişti. Gece parlayan ayı gösterişli bir şekilde sergiliyordu. Güzel bir manzaraydı ama O'nun yüzü ışığını kaybetmiş birisi kadar kederliydi.
Nefesi düzensiz ve ağırdı. Ara sıra içinde biriken nefesini havaya üflüyordu. Gözleri suya karşı dalgındı, orada bir teselli arıyor ama bulamıyordu. Saatlerce bırakılsa orada durabilirmiş gibiydi.
Şu anda pusuda bekleyen Hanwha korumaları üstüne atlasa, kılını bile kıpırdatmazdı. Jimin bundan emindi. Elini havaya kaldırıp tek işaret verse O'yu yakalarlardı. Jimin bu yüzden polislerin yerini bilmesine rağmen onların tarafına bakmadı.
Onların yerine, O'ya baktı. O anda mucizevi bir şey gerçekleşti. Mavi, pembe, sarı, mor kanatları olan kelebekler O'nun saçına kondu. Havanın esintisinden ötürü saç tellerine yaklaşırken hafifçe inmeleri gerekmişti. İndiklerinde ise yan yana dizilip O'nun saçlarında neredeyse bir taç oluşturdular.
Jimin'in gözü şaşkınlıkla büyüdü, gördüğünün gerçek olup olmadığını anlamak için. Belki yanlışlıkla konmuşlardı, belki O'nun saçı dikkatlerini çekmişti. Ama bunun gerçekleşmesi bile ender bir ihtimaldi. Kelebekler, bir amaç için toplanmış gibi bir insanın saçında toplanmazdı.
Kulağına fısıldarcasına bazıları O'nun kulağına yaklaştı. Göz alıcıydılar, Jimin bu kadar renkli kelebeği yakından göreceğini hiç sanmazdı. Birazdan olacakları da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAINT IT BLACK ~TaeJin~
FantasiKüçüklüğünden beri kafasındaki sesle yaşayan Taehyung, doğum gününde bunun sona ermesini diler. Ancak doğum gününde karşılaşacağı tek şey kapısını çalan bir yabancıdır.