Bölüm 11

371 39 189
                                    

Küf kokusu, sivri ayakkabıyla atılan tekme, toprağın boğan yüzeyi, cam parçaları, kan ve ardından koskoca bir siyahlık. Birbirine geçen bir sürü imgenin getirdiği acı Taehyung'u yattığı yerden aniden kaldırdı. Gerçekliğe dönmesi için derin bir nefes çekmesini sağladı, bilincine çıkararak.

Bedeni hızlıca doğruldu, aralanan ağzından derin nefesler aldı. Sıcaktı, alnında biriken terler yüzünü nemlendiriyordu. Bir elini ıslaklığa götürerek avucundaki terine baktı. Kalbi hızlıca atarken gözlerinin bulanıklığını yavaşça berraklaşıyordu.

Evinin biricik odasındaydı, rahat bir nefes almak istedi ancak yapamadı. Buraya nasıl ve ne zaman geldiğini bilmiyordu. Korkmaktan en çok korktuğu şekilde, bayıldıktan sonra ne yaptığını bilmiyordu. Kaşları yavaşça büzülürken kulaklık takmadığını fark etti. ''Sonunda uyanabildin demek Taehyung.''

O'nun keyifli sesini duyduğunda aldığı nefes daha da boğucu geldi. Başına giren ağrı, alnını sıvazlamasına sebep olurken ''Ne... Ne oldu?'' dedi sessizce. Parmaklarıyla alnının ortasına masaj yapsa da elini çektiği an ağrı yeniden başlıyordu. O'nun konuşmasını duymanın buna yardımcı olduğu söylenemezdi. ''Cevabını bilmek istemediğin soruları sormamalısın.''

Bayıldıktan sonra hiçbir şeyi hatırlamıyordu, normalde de hatırlamazdı da. Ferah kokan yatağına rağmen bütününü bir ezici rahatsızlık sarmaladı. Suskunlaştı, gözleri kıyafetlerine kaydığında üzerindekilerinin değişmiş olduğunu fark etti. Eliyle bedenini incelemek için yeni tişörtünü havaya kaldırdı. Önceden kanayan yerlerinde iz veya yara bulamadı. ''Merak etme, seni bir daha rahatsız etmeyecekler.''

İkna etmek için O'nun ciddileşen ses tonunun keskinliğini duymak istemedi. Bu kadar emin olmasının sebebi vardı elbette. Geri gelip intikam almayacakları kadar onları korkutmuş olmalıydı. En kibar tabiri buydu, açık halini düşünmek dahi istemiyordu. ''Bugün değilse bile bir gün kesinlikle hapse gireceğim.''

Yorgun hissediyordu, bir anda bütün düşünceleri mantığını bastırarak ''Asla düzelmeyeceğim.'' diye devam etti. Ellerini gözlerine bastırdı, dudaklarını kenetledi. O'ya duyduğu öfkeden mi yoksa, umutsuzluğun tokat gibi çarpmasından mı olduğunu kestiremeden ağlamak üzereydi. Bu sırada O'nun sesi yeniden içinde yankılandı. ''Yanında Jin varken polisle muhatap bile olmazsın.''

Ağzını yayarak konuşması, sıradan derecede önemsiz bir şey söylemesi işaret ediyordu. Oysaki Taehyung'un duyduğu şey, içindeki diğer kişinin açığa çıkmasından korkarak kalbini ürküttü. Gözlerini kapatan ellerini çekti, boğazını temizledikten sonra ''Ne demek bu?'' dedi. Dünyasını yavaşça algılamaya başladığında, alt katta birisinin hareket ettiğini yeni fark etmişti. O'nun tam da hakkında konuştuğu kişiydi o. ''Seni buraya getirip üstündekileri değiştirenin kim olduğunu sanıyorsun?''

Cevap açıktı, mutfaktaki sesin yoğunluğu azalıp üst kata yöneldiğinde Jin'in gelmesi kadar açıktı. Adım sesleri acelesizken Taehyung ne yapacağını düşünerek panikledi. Uyuyormuş numarası mı yapmalıydı, hayır bir daha buna kalkışamazdı. Eline savunma olarak bir şey almayı düşünürken gözleri odada gezindi. Bu hareketi O'nun sessizce gülmesine sebep olmuştu. ''Taehyung silahını yanlış kişilere doğrultuyorsun.''

Bedeni adrenalin ile kaplanırken ayağa kalktı. Bu dünyada kimsenin kimseye bedavadan yardım edeceğini sanmıyordu, Jin bunun için gelmiş olsa bile. Ona güvenmiyordu, güler yüzle birisinin boynunu kıracak soğukkanlılığı vardı. Böyle düşünmesine rağmen elbette O tamamen aksineydi. ''Çölde yürürken önündeki vahaya bakmak yerine arkandaki çoraklığa odaklanıyorsun, ne yazık!''

Yapacağı ilk iş kulaklığını takmak olmalıydı, önceden yapmadığı için pişman olmaya başlamıştı bile. Çekmecesine yönelip son kalan tek kulaklığını aldı. Paketinden hızlıca çıkartırken Jin üst kata tamamen çıkmıştı. Odasına gelmesi an meselesiyken, O son bir şey söyledi. ''Bir güzelliğin elini tutmalısın, özellikle acı çektiğinde.''

PAINT IT BLACK ~TaeJin~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin