Bölüm 26

380 32 344
                                    

Neredeyse varmak üzereydiler. Hoseok'un gizlice ayarladığı eve doğru giderlerken geride bırakmışlardı eski evi. Aynı şekilde aralarında yaptıkları konuşma da o evde kalmış gibiydi.

Taehyung'un göz kapakları ağlamaktan hafif şişmişti. Aşağı inmeye eğilimli olan gözleriyle, pencereye iki kolunu dayayıp sadece rüzgarı dinliyordu. Kapanmaya müsait göz kapakları uyuması için baskı yapıyorken, buna müsaade edebilirdi.

Çok hoştu, kalbini hafifleten bir sadeliği vardı. Şehirden, kalabalıktan uzaklaştıkça başka bir ülkeye gidiyormuş gibi hissediyordu.

Yolculukları bu yüzden hep severdi. Sadece koltukta otururken bir şey yapmaya gerek yoktu. Yolun sonunda bekleyen sorun ne ise, ona varana kadar sessizce durabilirdi. Kendisi için dünyadaki sorunları bir süreliğine mola veriyordu.

Bu düşüncesi yol sonuna kadar devam etmişti, yolun sonunu görene kadar.

Hoseok'un evi, neredeyse kırsal sayılabilecek bir yerde bulunuyordu. Tek katlı bahçeli bir ev tipindendi. Aynı işçiliğin yansıması, iki eli geçmeyecek kadar ev vardı etrafta. Hiçbiri de birbirine yakın değildi, düzenli bir orantıyla aralarındaki mesafe büyüktü.

Arabadan indiklerinde, Jin önden sitenin güvenlik görevlisiyle konuşmaya gitti. Taehyung onu arkasından yavaşça izlerken, bavulunu çekiştirdi. Banyodan çıktığından beri Jin'in tarafına adam akıllı bakamamıştı.

Birbirlerinin gönlünü tam olarak almanın bir yolu yoktu aslında. Aralarına sessizlik düşüren konu, kavga konusu da değildi. İpin ucunda birisinin hayatı söz konusu olduğundan, sıradan sevgili kavgası olamayacak kadar önemliydi bu.

Bavuluyla gelişigüzel oynarken, Jin konuştuğu güvenlik görevlisine nezaketen gülümsedikten sonra yanından ayrıldı. Elinde evin anahtarını tutuyorken Taehyung'un önüne geldi. ''Hadi gidelim.''

Onu başıyla onaylayıp tam olarak nerede olduğunu bilmediği eve doğru ilerlemeye başladı. Arabanın motor gürültüsü ve yolun çekiciliği sayesinde aralarındaki sessizlik bir sorun olmamıştı ama şu an olmak üzereydi.

İlk konuşan kişinin kim olduğunu umursamadan, bu garipliği üzerinden silkmek istedi. ''Hoseok da sen de, hiç para sıkıntısı çekiyormuş gibi değilsiniz.''

Söylerken dümdüz yola bakmıştı ama konuşur konuşmaz Jin hemen ona döndü. Taehyung konuştuğu için heyecanlı göründüğü bile söylenebilirdi. ''Doktorların aldığı maaşın iki katını alıyoruz.''

Taehyung'un konuyla ilgisi başta olmamasına rağmen bunu duyduktan sonra Jin'le göz göze geldi. Diğer ev sakinlerinin dışarıya bakmasını sağlayacak kadar sesli şaşıracaktı az kalsın. ''Ama, tat alma gibi işlevlerimiz gittiği için para pek de bir şeye lazım olmuyor.''

Paranın her kapıyı açabileceğini söyleyenlere yönelik ileri sürülebilecek bir antitezdi Jin. İnsani duyuları eksilmiş olsa da acınası durmuyordu gerçi. Birisinin ona acımasını da istemiyordu.

Gözlerini ondan kaçırdıktan sonra Taehyung başını aşağı eğdi. Birazdan söylemeyi düşündüğü şey için tereddütlüydü. Yeniden havalarını düşürecek bir sorudan kaçınmaya çalışıyordu. ''Hoseok veya Jungkook'un her akşam krizleri yok, değil mi? Onlar da kurtulma ritüelini başaramasalar da hasta gibi durmuyorlar.''

Jin başını hayır, anlamında salladığında evin kapısının önündelerdi. Hastalığı hakkında fazla bir şey demeyerek Taehyung bu noktada durdu. Kapının açılmasını beklerken gözleriyle gayri ihtiyari bir şekilde diğer evlere baktı.

Kendi mahallesine kıyasla, burada hayat daha azdı. Ev balkonlarına her ne kadar saman sandalyeler konulmuşsa da oturan kimse yoktu. Üstelik hava, şehrin bu kısmında kapalıydı çünkü dağlarla çevrili olduğu için bulutlar güneşi örtüyordu. Gizlenmek için gerçekten iyi bir yerdi.

PAINT IT BLACK ~TaeJin~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin