Dehşet verici hislerin tenine yapıştığı bir rüyadan uyandıktan sonra Taehyung yorgun bir şekilde gözlerini açtı. Saniyeler önce ne gördüğünü hatırladığı o korkunç rüyalardan birisini görmüştü.
Kalp hızı endişe verecek kadar hızlı değildi ancak rüyasında bir korku filmini andıran görüntüleri hala net bir şekilde hatırlıyordu. Koltuklara bağlanmış şekilde oturtulmuş insanların çıplak derisine canlı solucanların boşaltılmasını görmüştü. O kişilerin seslerini duymamıştı, sadece gördüğü anda uyandırdığı berbat his, tazeydi.
Görüntüler hızlı bir şekilde değişmiş ve ardından insanların zarar görmüş kanlı uzuvları gelmişti gözünün önüne. Kanın kırmızı bir şekilde insanların hapsolduğu yere saçıldığı net bir şekilde hatırlıyordu.
Yatağında doğrulduğunda nefes nefese değildi. Yataktan hemen doğrulmasını gerektirecek kadar gerilmemişti de. Sadece kafa karışıklığı ile neden böyle bir rüya gördüğünü sorguluyordu, boş boş bakarak.
Fazla düşünmeden telefonun ekranını açıp saatine baktı. Öğle vaktine yaklaşmak üzereydi. Jin'in ne yaptığını merak etti.
Başarılı geçen ritüelinden ve Hanwha ile yeniden iş birliği içine girildikten sonra Yoongi'nin evinden herkes teker teker ayrılmıştı. Geriye en son kendisi ve Jin kalmıştı. Bunun sebebi ise, Hanwha'yı bir süre temkinli izlemek isteyen Jin'in isteğiydi. Bu isteği de sorunsuz bir şekilde yerine getirildiğinde, bugün ayrılmaları planlanmıştı.
Yataktan kalktığında kötü rüyanın etkisini üzerinden atmaya çalıştı. Her zaman iyiliklerle dolu rüyalar görmesi beklenemezdi. Belki de hala ritüel geçirdiği evde kalmak bir şekilde kötü anıları hatırlamasına sebep oluyor da olabilirdi.
Fazla düşünmeden, kendine çeki düzen verdikten sonra aşağı indi. Evin boş kalan sessizliğinde merdivendeki çıplak ayak sesleri yankılanırken, görüş açısını yavaşça Jin doldurdu.
Her zamanki gibi bir yandan gazete okurken diğer yanda açık tabletinin ekranından diğer haberler yansıyordu. Tabletine bakmadığı sırada ise bir elinde buharı tüten bir kahve içiyordu. ''Günaydın, uyanmışsın.''
Haberlerden ayrılan gözlerine baktığında, onların ne kadar uyanık ve hazırda beklediğini fark etti. Masanın başındaki bir sandalyeye geçerken onun aksine yavaş bir cevap verdi. ''Sana da günaydın. Yine erkencisin.''
Hayatının ne kadar özenli oluşuna imreniyordu. Onun gibi düzen oturtmak için istekli miydi peki? Bu konuda cevabı çekingendi. Bunu gerçekleştirebilecek düzenlilik fıtratında yoktu. Kabullenmeyi de reddediyordu.
Dağınık saçlarını bir kere daha düzelttikten sonra masada çoktan hazırlanmış olan kızartılmış ekmek, sahanda pişirilmiş havuçlu yumurta, zeytinyağı ile soslanmış yeşillikler ve dilimlenmiş kaşar ile domatese baktı. ''Bütün bunları ne zaman hazırladın?''
Guruldayan midesi, ellerinden önce sabırsızlandığında karnını tuttu. Neyse ki Jin'in cevabıyla bu durum geçiştirildi. ''Yaklaşık beş dakika önce.''
Kızartılmış ekmeğine krem peynir sürerken Jin'e şaşkınlıkla döndü. ''Tam da uyanacağım zamana denk gelmiş.''
Cevap vermek yerine kahvesini ağzına götürdüğünde gazetesine yönelen gözleri gülümsedi. Kahve içerken gülümsediğine emindi. Bu yüz ifadesini biliyor ve tanıyordu. Artık ezberlemişti. ''Ne zaman kalkacağını biliyorum. Üstelik kalkmasaydın da seni uyandıracaktım.''
Odağını tekrar gazetesine vermesine rağmen Taehyung ona bakmaya devam etti. Yanaklarına domates doldurup çiğnerken ne kadar da mükemmel birisinin erkek arkadaşı olduğunu düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAINT IT BLACK ~TaeJin~
FantasiKüçüklüğünden beri kafasındaki sesle yaşayan Taehyung, doğum gününde bunun sona ermesini diler. Ancak doğum gününde karşılaşacağı tek şey kapısını çalan bir yabancıdır.