Bölüm 25

312 37 272
                                    

Gözünü ilk defa evinin farklı bir odasında açan Taehyung'un verdiği ilk tepki, telaşla yerinden zıplamaktı. Çatılan kaşları bulunduğu yere zaman kaybetmeden anlam verdiğinde, rahatlayarak yeniden yattı.

Eskiden kendisi için sadece başka bir oda olan bu yer, şimdi Jin'in odasıydı. Hatta Jin'le gece beraber olduğu odaydı.

Elleriyle saçlarını geriye atıp kolunu alnına yasladı. Yatakta yalnızdı ama alt katta mutfaktaki aletlerin seslerini duyabiliyordu, Jin yine erken kalkmış olmalıydı.

Yataktan kalkmak istemeyerek bedenini gerdi ve yan döndü. Beyaz yastık kılıfını bir anlığına kırmızı görünce, elini hemen boynuna götürdü. Garip bir şekilde kanayıp kanamadığına bakarken, eline gelen kan değil kırmızı saçı oldu.

Bir anlığına saçlarının kırmızı olduğunu unutmuştu. Bedeninde bilinci yokken O'nun yaptığı bir eser olarak hala duruyordu kırmızılık. Gerçi, O'yu bir süredir duymamaya devam ediyordu.

Açıkçası güne baş ağrısız başlamak harikaydı. Hiçbir şeyin olmadığı sessizlik o kadar güzeldi ki olduğu yerde dinlendiğini hissediyordu.

Kulaklığı olduğunda yatakta yatmak her zaman bir işkenceydi çünkü sağa veya sola döndüğünde kulaklığı aşırı baskı yapıyordu. Oysaki şimdi çocuklar gibi özgürlüğü vardı.

İki parmağını kulağına yöneltip, kulak içlerini parmaklarıyla kapattı. Ardından tekrar açtı, değişiklik olup olmadığını görmek için. O'nun sesini hala duymamak rahatlatıcıydı. Aslında içinden O'ya seslenip nerede olduğunu sormak istemiyordu. Korkuyordu geri geleceğinden.

Ne olduğunu merak etmediğini söylese yalan söylemiş olurdu. Kendisini öylece bırakıp gitmeyeceğini biliyordu. O'nun yaptıklarını ve ideolojisini ne kadar takdir etmese de, kendisine karşı hissettiği korumacı yapının istikrarlılığına güveniyordu.

Saçındaki bir tutam kırmızılığı tutup gözünün ucuyla incelerken sıkıntıyla iç çekti. Hepsi, her şeyden uzaklaşmak istediği için olmuştu. Daha çok, ailesinden uzaklaşmak istediği için.

Aile kavramına karşı bir şey hissedemiyordu artık, hissiz bir kelimeydi. Geride terk edilip bırakılmayı tercih etmezdi ama bu şekilde senelerini geçirmişti. Ailesi yaşıyor olsa da ölmüş olsa da, tek başına oluşu aynıydı, değiştiremezdi.

Bu konuda iyi kalplilik yaptığını düşünmüyordu, ailesinin şu anki yaşamlarına karışmayıp onları kendi haline bırakırken. Sadece, yeniden aile olma gibi bir düşüncesi yoktu, onların peşinden gidip takıntı yapacak değildi. Lakin onların yaptıklarını unutmayacaktı, kendisini ne kadar önemsizleştirip bir kenara attıklarını.

Elindeki saç tutamıyla oynayıp düşüncelerine dalmışken, kapıda birisinin durduğunu fark etmemişti. Jin, sesli adımlarıyla yaslandığı kapıdan ilerleyip Taehyung'a doğru yürüdüğünde gülümsedi. ''Çoktan uyanmışsın.''

Yatağının ucuna gelip oturduğunda ''Nasıl hissediyorsun kendini?'' diye sordu. Taehyung, göğsünün hala çıplak olduğunu hatırlayıp örtüyü üzerine çekti ve gözlerini kaçırarak cevap verdi. ''İyiyim, bir sorun yok.''

Yaptığı hareket fazla göze battığı için Jin ''Sanki seni çıplak görmemişim gibi mi davrandın az önce?'' diyerek güldü. Yatakta daha da yaklaşıp gözlerinin direkt içine baktı. Sonucunda ise Taehyung örtüyü neredeyse kafasına kadar kaldıracaktı. ''Farklı hissettiriyor, gündüz gözüyle!''

Haykırdığı sesinin ardından çarşafını sımsıkı tutarken ''Sanki akşam vakti öylesine olmuş gibi.'' dedi. Duygularını daha iyi açıklayabildiğini düşündüğü için yavaşça çarşafı aşağı indirdi. ''Şimdi daha gerçekçi her şey.''

PAINT IT BLACK ~TaeJin~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin