Bölüm 32

213 21 299
                                    

Garip aktiviteler, üst üste gerçekleşen tesadüfler ve hatta şaşırtıcı benzerlikler. İnsanlar genellikle bunlar üstünde düşünmemeye meyillidir. Özellikle ortaya çıkan sonuç kötü değilse, kim neden sebebini sorgulasın ki?

Ruh Jin ve Taehyung eve gelmeden evvel, birkaç saat öncesi. Su fıskiyelerini görmek isteyen Jin ve onu terk etmek üzere olan Taehyung. Tabii, bu sefer görünmeyen tarafından.

Birisini kandırmanın en iyi yolu, karşınızdaki kişinin sizi kandırdığına düşünmesine izin vermektedir. O kişi ipleri ellerinde tuttuğunu hissederse tedirginliğin yerini rahatlık alır ve barındırdığı şüphe yavaşça azalır.

Jin'in tam olarak yaptığı da buydu. Taehyung'un su almaya gidişini izlerken ne su fıskiyesine ne de çevresine bakıyordu. Sadece Taehyung'a bakıyor, gözlerini ondan ayırmıyordu. Ta ki, önüne bir top gelene kadar.

Ayağının dibinde duran topa bakarken, topu atan küçük çocuk yanına yaklaştı. Uzaktan ''Topu geri atabilir misiniz?'' diye bağıran sesini duydu. Koşmaktan ötürü sesi yorgundu ve varlığını belli etmek için elini havaya kaldırmıştı.

Jin onu gayet iyi görmüş ve duymuştu, hareket etmeden önce. Ayağıyla vurarak topu su fıskiyelerinin olduğu yöne doğru attı. Yanlışlıkla yapıp yapmadığını kestirmesi güçtü, küçük çocuk da bunun şaşkınlığıyla koşmayı bırakmıştı.

Yaptığı hareketin beklenmedikliği Jin'in suratına sinsice yansımış, küçük çocuğa ''Bekle, topunu almaya gidiyorum.'' demişti. Dışarıdan bakıldığında topu almak için adım atan ama yanlışlıkla topa vuran birisinin görüntüsüne sahipti. Ancak işin özünde, üstündeki kıyafetlerden kurtulmak içindi.

Taehyung'un ne yaptığını biliyordu, kafasının karışık olduğunu da biliyordu. Dışarı çıkmadan önce diğer Jin'e benzememesi için farklı kıyafetler giydirdiğinin farkındaydı. Bu yüzden kıyafetlerinin ıslanmasını istiyordu. Önüne top gelmeseydi bile fıskiyelerin içerisine girecek ve yine ıslatacaktı kendini.

Suların içerisinde topu almaya çalışırken yeterince ıslandığından emin oldu. Sonrasında topu alıp küçük çocuğun yanına gitti ve topu ona uzattı. Gülümsedi, ''Al bakalım. Bir daha dikkatli oyna, tamam mı?'' dedi. Küçük çocuktan bir tepki göremedi, topu bilerek attığına daha çok inanıyormuş gibi duruyordu. Topu aldıktan sonra koşarak uzaklaştı yanından.

Islak bedeninden damlalar süzülürken, bedeninde dolaşan sıcak su tanelerinden farkları yoktu. Bedeni, her zaman sıcaktı ve soğuk suyla ıslanmış olması da bunu pek değiştirmiyordu. Yine de garip görünmemesi için üşüyormuş gibi bedenini sarmaladı.

Taehyung hala yanına gelmemişti, geç kalmıştı. Fazla uzaklaşmadığını, hala yakınında olduğunu hissedebiliyordu. Kanını bile tattığı birisinin hissetmemesi imkansızdı.

Yanına gelecekti, geleceğinden emindi. Bu şekilde bırakıp gitmeyecek kadar çok iyi tanıyordu onu. Taehyung'un geri gelmesini sağlamak adına bir şey yapmasına gerek yoktu, olduğu yerde dursa yeterdi. Taehyung, kendi adımlarıyla bilerek ve isteyerek gelecekti.

Onun hassas kalbine dokunmuş, gözlerine baktığında yalnızlığı görmüştü. Kriz geçiriyor gibi görünürken üşümesin diye üstüne iliştirmişti ceketini. Buna rağmen onunla buradan uzaklaşabileceğini mi sanıyordu? Ancak kendisini kandırabilirdi ki bu da sadece birkaç dakika sürmüştü. Terk etme planını boşverip yanına gelene dek.

Kendisinden ne kadar kaçmaya çalışırsa kaçsın, nafileydi. Bir bataklık misali daha da derine çekilirdi sadece. Giriştiği her teşebbüste başaramayıp kendisine daha da çok bağlanmaktan başka bir şey yapmıyordu da aslında.

PAINT IT BLACK ~TaeJin~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin