''Taehyung'u bana geri ver.''
Jin'in sesi ateşkes yapmak isteyen bir komutan sakinliğindeydi. Bacakları gergin bir ateş hattındaydı çünkü O kaçmaya çalışırsa koşmak için her an hazırdılar.
Ama O yerinden kıpırdamadı. Ellerini öne çıkarır gibi on parmağındaki tırnaklarına baktı. Beden kontrolüne sahip olmaktan zevk alıyordu. ''Taehyung'u bana kendi ellerinle getirmeden önce düşünecektin bunu.''
Tırnaklarına bakmayıp kesip arkasına döndü, Taehyung'un babasının dükkanına. ''Taehyung'un daha çok üzülmesine sebep oldun. Hatırlamaması gereken bazı şeyleri hatırladı.''
Gözleri kısıldı, içeride çalışan yaşlı kişiye bakarken yüz hatları kırıştı. Taehyung'u bu yaşına kadar onlardan uzak tutmayı başarsa da bugün bu, bir şekilde bozulmuştu. ''Neyi hatırladığını söyle.''
Bir istek veya soru değildi, Jin apaçık emir veriyordu. İkili konuşmalarda bir tarafın emir vererek konuşması kimsenin hoşuna gitmezdi, özellikle O'nun. ''Bugün biraz fazla gerginsin. İşini artık profesyonel bir şekilde yapamıyor musun?''
Arkasını dönüp, Jin'le ayakkabılarının değeceği bir yakınlığa geldi. Karşısında kendisinden yaşça küçük birisi varmış gibi işaret parmağını Jin'in çenesine dokundurdu. ''Yoksa ölüme yakınken hayata tutunacak bir sebep mi buldun?''
Sorusunu sorar sormaz Jin, O'nun parmağını yakalayıp havada tuttu. Hızlı bir şekilde pantolonun arka bölmesinden çıkardığı kelepçeyi gözler önüne serdi. ''Bana cevap ver yoksa seni bu kez gerçekten kelepçelerim.''
Parmağıyla kelepçenin bir ucunu ittirerek soğuk çeliğin bir ucunu açtı. Jin direkt karşısındaki ruha bakıyorken, O ise kelepçeye bakıyordu. ''Bana karşı hazırlıklı gelmişsin. Sanırım Taehyung'un kendisini kaybedebileceğini ikimiz de biliyorduk.''
Sert bir şekilde elini Jin'den kurtardıktan sonra geri adım attı. Teslim olurcasına iki elini havaya kaldırdı. Tehditten etkilenmiş miydi bilinmiyordu ama yüzünde buna karşı alınganlık yoktu. ''Ben Taehyung'la karşılaşmadan önce bile çocuklarına şeytan diyen bir aileydi onlar.''
Havadaki eliyle sırtını işaret ettikten sonra devam etti. ''Sırtındaki izler, babası yüzünden oldu. Babası gibi bir şeytana karşı kazanmak için şeytan olmalısın. Taehyung da en nihayetinde benimle beraber olduğunda onun içindeki gerçek bir şeytan oldum.''
Anlatırken hırçınlaşan sesi yavaşça duruldu. Bu noktada kendisini ebeveyn gibi hissediyordu. ''İyiliği için, bodruma kapatılıp kemer yediği o anıyı hatırlamaması gerekiyordu. Şu ana kadar onu korumak konusunda iyi gidiyordum.''
Her çocuk bir anadan dünyaya gelmiş olsa bile dünyası acımasız olabilirdi. O, buna yeterince tanıklık edecek kadar şiddet ve vahşet görmüştü. Hayvanlar arasında bile çoğunlukla içgüdü sayesinde ebeveynler çocuğunu korurken, insanlar bundan daha aşağılıktı. ''Kim ailesinin dosyasını incelerken Hanwha Polikliniği'nde çıkan yangında bir failin bulunamadığı yazıyordu. Senin yangında bir parmağın var mı?''
Jin'in sorusuyla, O dalgın bakışlarını berber dükkanından çekip toparlandı. Bir süre bekledi ama düşünmek için değil. Jin'in yüzündeki meraklı ifadenin ne kadar arttığını görmek için. ''Evet dersem ne yapacaksın?''
Rahat bir şekilde iki elini pantolonuna yerleştirdi. Müzik dinliyormuş gibi ceplerdeki parmaklarını birbiri ardında sektiriyordu. Bir binada yangın başlatmış olmak O'nun için büyük bir şey değildi. ''O polikliniğin yanması yüzünden çoğu kişinin yaka paça kendisini kurtardığını ve bazılarının kalıcı yanık izlerine maruz kaldığını öğrensen iyi olur.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAINT IT BLACK ~TaeJin~
FantasiKüçüklüğünden beri kafasındaki sesle yaşayan Taehyung, doğum gününde bunun sona ermesini diler. Ancak doğum gününde karşılaşacağı tek şey kapısını çalan bir yabancıdır.