Bölüm 28

260 27 341
                                    

Tanrının bile varlığını unutabileceği yerin yedi katı aşağısında işler henüz bitmemişti. Jimin'in kurtulma ritüelinden sonra gözlemci olan herkes, Jimin ve Hoseok'un yanına gelmişti.

Aralarında en arkada duran kişi Taehyung'dan bir başkası değildi. Gözyaşları kurumuş, derisine yapışmıştı. Aynı şekilde hissettiği acının göğsüne yapışması gibi. ''İyi iş çıkardınız, yorulmuşsunuzdur.''

Jungkook'un tebrik söylemine rağmen ortama çekingen bir sessizlik yayılmıştı. Hoseok hala keşiş kıyafeti giyerken gülümsemeye çalıştı. ''Sıra sizinkilerde, şimdiden iyi şanslar dilerim.''

İkisi de ritüel sonrası oturmuştu. Jimin'in yorulduğu göz altı torbalarından belli oluyordu. Gelenlere karşı kibar gülümsemesini takınıp selam verdi herkese. ''Gevşeyeyim deme Hoseok, daha ritüelle ilgili değerlendirme raporu yazacaksın.''

Jin bunu söyledikten sonra Hoseok'un koluna hafifçe vurdu. Normal gibi davranılmaya çalışsa da Taehyung az önce yaşadığı şeyi unutamıyordu. Bu yüzden Jimin ile gözleri sürekli buluşup, geri kaçıyordu. ''Sizi fazla yormayalım, toparlanmak için vakte ihtiyacınız vardır.''

Hoseok, Jin'i onayladıktan sonra kapıya eşlik etmek için ayağa kalktı. Danışmanlar olarak üçü dışarı çıkarken odada Jimin, Yoongi ve Taehyung yalnız kalmıştı. ''İçindeki ruh gerçekten çıktı mı?''

Sessizliği şimşek gibi bölen sorusuyla Yoongi, tekerlekli sandalyesiyle Jimin'e yaklaştı. Sorusunun cevabını almaya hem şüpheci hem heyecanlıydı. ''Çoktan gitti. Ağırlık veya fazlalık hissetmiyorum içimde. Benden başka kimse yok.''

Elini göğsüne yerleştirip sıvazladı, ardından gözlerini Yoongi'ye dikerek ''Bu halini ilk defa görüyorum.'' dedi. Suçlayıcı değildi ama kırgınlık barındırıyordu. ''Aynı şovlara katıldığımızda yüzüme bile bakmıyordun.''

Taehyung ikisinin kendisine kıyasla daha çok tanışıklığı olduğunu yeni fark etti. Onlar televizyon insanlarıydı, sıradan insanlardan farklı bir dünyadalardı.

Yoongi omuzlarını silkmekle yetinerek cevap verdi Jimin'e. ''İçinde ruh olduğunu söyleseydin önceden arkadaş olurdum seninle.''

Bir iğnelemeye verilen diğer bir iğneleme sonucunda Yoongi ''Sahiden, içindeki ruh sana hiçbir şey anlatmadı mı?'' diye sordu. Duyulmasından endişelenerek bir tık daha kısık söylemişti. ''Hayır, onun istediği tek şey dünyayı görmekti. Özellikle baharda kiraz ağaçlarını görmek istediğinden Japonya'ya gitmiştim.''

Gözlerini bu sefer aşağı indirdi, skandalının patlak verdiği yer de burasıydı. ''Sadece, çekimler fazla uzadığında fazla mesailer ücretime katılmıyordu. Bu gibi zamanlarda sinirlenip benim yerime, milletle konuşuyordu. Haksızlığa hiç gelemezdi.''

Ruhla araları o kadar fena görünmese de Yoongi'de olan arkadaş canlısı his, Jimin'de yoktu. Bir şekilde, içindeki ruhtan kurtulmasını biliyordu çünkü kötü bir şey yaşamış olmalıydı. ''Yine de savaş suçu barındıran bir yerin kiraz ağacını görmeye gitmen, farklıydı Jimin.''

Daha da yaklaşıp gözlerinin içine baktı. Ritüelden yeni çıkan birisine fazlaca sorgu yapıyordu. Jimin yorgun olduğu için lafı dolandırmadan direkt söyledi. ''Oraya gittim çünkü anlamsız bir şekilde görmek istiyordum. Savaş ve ölülerin yoğunluğu çoktu. Gözlerimi, bedenimi oradan ayıramıyordum. Bu yüzden sadece fotoğraf çekinip ayrıldım, en azından telefondan bakabilirim diye.''

Park Jimin'le ilgili bir nokta varsa, o da savaş barındıran tarihi film tekliflerini reddetmesiydi. Ne zaman konusu açılsa rol yapamadığı söylenir ve eleştirilirdi. İlk kabul ettiği savaş filminde ise birtakım sağlık sorunları nedeniyle kadrodan erkenden çıkmıştı.

PAINT IT BLACK ~TaeJin~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin