Bölüm 43

94 9 8
                                    

 Yağmurun yavaşça yere düşmesini andırıyordu, yakından gelen ses.

Duyduğu sesten önce Taehyung gözlerini bir süreliğine dinlendirmek için kapatmış ve etrafını saran lavantalara teslim olmuştu. Sadece kısa bir süreliğine demişti kendisine. Ne zaman uyuduğunu hatırlamıyordu bile.

Gözlerini açtığında, yakınındaki su sesinin kaynağına bakmaya çalıştı. Yerinden hafifçe doğruldu ve geriye verdiği omuzlarını dikleştirdi.

Ayaklarının bittiği yerde, küçük su kabarcıkları çıkıyordu ve birisinin su altında nefes vermesini andırıyordu. ''Uzun süre kalmamam mı gerekiyordu acaba?''

İçinden sessizce düşünürken sol ayağını su yüzeyinin üstüne çıkararak kabarcıkların patladığı yere getirdi. Çıplak ayağının alt yüzeyine birisi soğuk bir nefesini veriyormuşçasına bir esinti hissettiğinde, tüyleri ürperdi.

Bir anda kan basıncı beynine kadar sıçramış gibi gözleri kocaman açıldı. Ayağını hemen suyun içine geri daldırdı ve bir şey olup olmadığını kontrol etti.

Jakuzinin beyaz zeminine temas etmesine rağmen su içerisinde hiçbir şey yoktu. Ayaklarını gevşek bir şekilde su içerisinde gezdirdi, bir şey bulmaktan korkarak. Ancak yoktu, bundan emin olmuştu.

Tekrardan kabarcıkların çıktığı noktaya gözlerini dikti. Gözlerini kırpma cesaretini bile gösterememesine rağmen görünürde herhangi bir şey yoktu. Su hiç olmadığı kadar dingindi, az önceki hareketlilik geçmişti.

Rahat bir nefes verdi. Gerçekten de sisteminden kaynaklı bir şekilde jakuzinin bağlantı noktası yüzünden böyle hissetmiş olabilirdi. ''Fazla paranoyaklık ediyorum herhalde.''

Başını ve omzunu yeniden geriye vererek tavana baktı. Lavantaların kokusunu daha çok içine çekerek kendisini yatıştırmaya çalıştı. Sakin olmalıydı, soğukkanlı olmalıydı, her şey yolundaydı.

Her şeyin güzel olacağını düşünmeye başladığı bir anda, ayak bileğini tutan birisinin varlığını hissetti. Tüm zerresi dehşete kapılırken bileğini tutan kuvvetli el, aniden suyun altına çekti.

Taehyung boğulur gibi olduğunda, yüzünün yarısı suyun altındaydı. Henüz suya bulanmamış gözleri panikle dışarı bakıyorken, kendisini dibe çeken şeyin simsiyah gözlerini gördü.

Bu ta kendisiydi.

Bedeni binlerce taşın altında kalmışçasına hareket edemiyorken, simsiyah gözler yaklaştı. Önünde sadece ıslak kakülleri alnına yapışmış ve gözlerini kırpmadan kendisine doğru hareket eden kendisi vardı. O anda kalbinin korkudan duracağını sandı.

Basınçla tekrar dibe battığında, bu sefer nefesi kesildi ve gözlerini sımsıkı kapadı.

Yeniden açtığında, yanı başında ''Taehyung!'' diyen Jin'in sesini duydu. Zemine batan bedeni yavaşça Jin tarafından kaldırılırken hemen ona sarıldı. ''Bir şeyin yok, kabus gördün sadece.''

Titrek nefesleri ardı ardına dolaşıyorken parmaklarıyla Jin'in omzunu sıktı. Sanki önünden gidecekmiş gibi iyice sarıldı ve kendisine yaklaştırdı. Kalbi hala inanılmaz bir hızla atıyordu. ''Bana ne olduğunu anlayamıyorum. Neden bu kadar çok kabus görüyorum?''

Jin'in parmakları Taehyung'un soğuktan buz kesen bedenini yatıştırırcasına okşadı. Elinin altında hala titriyor oluşunu hissediyordu. Onu böyle görmek, içindeki ruhu bir an önce olduğu yere göndermeyi daha da çok istetiyordu. ''Ritüel konusu, seni fazla stres yaptırmış olmalı. Bilinçaltın bir şekilde bunu dışarı vuruyor.''

Taehyung yavaşça geri çekildi, Jin'in yüzüne bakmak istedi. Onun bildiği yüzünü görünce rahat bir nefes verdi.

Bu aralar kabusları o kadar gerçekçi ve iç içe geçmeye başlamıştı ki gerçeklik ve rüya arasındaki sınırı karıştırıyordu. Neyse ki, Jin'in varlığı bu sınırın gerçekte ne olduğunu gösteren tek şeydi.

PAINT IT BLACK ~TaeJin~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin