''Son günlerde ülke genelinde etkisini gösteren kuvvetli yağışın etkisini sürdürmesi bekleniyor. Tarla sahipleri ve çiftçiler ise beklenmeyen yağış yüzünden şikayetçi. Yaz bitkilerinin de büyük çoğunluğu bu hava durumundan etkilenerek çürümeye başladı. Buyurun, şimdi ekranlarınızda gerçekleştirdiğimiz röportajdan bir kesit...''
Taehyung gözlerini açmadan önce kulağına gelen ses buydu. Aşağı kattan gelen haber sesi. Gözlerini kırpıştırarak yatağından doğruldu hızlıca.
Hava hala kapalıydı, yağmur şiddetini azaltsa bile hafifçe yağmaya devam ediyordu. Gökyüzü sanki içinde biriktirdiği bütün su birikintisini kusuyor gibiydi. Yaz mevsiminde oldukları düşünülünce, kulağa hiç iç açıcı gelmiyordu.
Haber kanalları veya bilim adamları bunu küresel ısınmaya bağlayabilirdi ama Taehyung gerçek sebebini biliyordu. Ruh Jin var olmaya devam ettiği sürece, doğanın dengesi bozuk olmaya devam edecekti.
İnanılması güçtü, büyük çaplı bir şekilde bütün insanların kaderine etki etmesi. ''Geçmişe ne kadar bağlıysa bir ruh, geleceği de o denli etkiler.'' demişti, Hanwha'da okuduğu kitaptaki bir paragraf. Bu doğruydu çünkü ruh Jin en az tarih kitapları kadar eski bir ruhtu.
Taehyung yataktan kalkmak üzereyken parmağındaki bir şey dikkatini çekti. Ağırlık yapan gözlerini ovuşturdu, ardından parmağındaki yüzüğe baktı. Sol elinin yüzük parmağında takılıydı. ''Ben bunu atmamış mıydım?''
Kendi kendine mırıldandığı soruyla beraber elini havaya kaldırıp yüzüğü yakından inceledi. Bir anda tüyleri ürperdi, sıcaklığı çekildi. Göz bebekleri büyürken, gözlerini ayıramadan yüzüğe baktı. Bu, ruh Jin'le beraber taktığı yüzüktü.
Hoseok'un evinde kalırken ruh Jin'in gerçek yüzünü fark ettiği o günde, duşa girmeden önce çıkarmıştı ve bir daha takmamıştı. Buna emindi, o günden beri yanında bile değildi. ''Olamaz ki bu, imkansız.''
Havada asılı kalan eli hafiften titredi, sabit kalamadı. Taehyung parmağındaki yüzüğü hemen çıkardı ve avucunun içine aldı. İmkansız demesine rağmen içindeki şüphenin doğru olduğunu hissedebiliyordu. Buraya gelmişti, o buraya gelmişti.
Panikle ayağa kalkıp, odasında gezindi ve etrafa baktı. Dolaplarının içini açtı, yatağının altına baktı, olası herhangi bir şey için ipucu aradı. Bu düşünce onu çıldırtmaya yetmişti bile.
Ruhu bile duymazken o yüzüğü gelip parmağına takmıştı. Ellerine dokunmuştu, yanında durmuştu. Nefesi belki bedenine temas ederken hiçbir şekilde hissetmemişti.
Odasında hiçbir şey bulamadı, parmağındaki kanıt yüzükten başka. Hızlı bir şekilde aşağı kata indi, ayakları neredeyse basamaklardan ikişer bir şekilde iniyordu.
Oturma odasında Yoongi ve Jungkook'u bulunca ''Dün buradaymış, dün buraya gelmiş! Ben uyurken gelmiş!'' diye aceleyle söyledi. Kimden bahsettiğinin anlaşılması elbette iki saniye sürmemişti. Yoongi televizyonu kapattıktan sonra sordu. ''Ne olduğunu sakince anlat.''
Taehyung koltuklardan birisine geçip iki elini birbirine kavuşturdu. Avucu içindeki yüzüğü açığa çıkarttı onların görmesi için. ''Bu yüzüğü onunla beraber almıştım ve sonrasında Hoseok'un evinde bırakmıştım. Ama dün akşam gelip yüzüğü benim parmağıma takmış. Buradaymış.''
Hala bu evde olma düşüncesi Taehyung'un içini yiyip bitiriyordu. Ya bir yerde saklandıysa veya ya şu anda kendilerini dinliyorsa diye düşünmeden edemiyordu. Jungkook da bunu hissettiği için ayağa kalktı. ''Evi kontrol edeceğim hala buradaysa diye.''
Jungkook yanlarından ayrılırken Yoongi başını olumsuz bir şekilde yana salladı ve ''Pencerenin açık olmasından anlamalıydım.'' dedi. Yüzü pişmanlık doluydu, dün geceyi düşünerek sabit bir noktaya bakıyordu. ''Ben pencereyi açmadım uyurken.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAINT IT BLACK ~TaeJin~
FantasiaKüçüklüğünden beri kafasındaki sesle yaşayan Taehyung, doğum gününde bunun sona ermesini diler. Ancak doğum gününde karşılaşacağı tek şey kapısını çalan bir yabancıdır.