Yazım yalnışları varsa kusura bakmayın.
Keyifli okumalar. ❤️
Yıldızı parlatmayı unutmayın!⭒⭒⭒
Koca bir şehri saran kara bulutlardan firar eden yağmur damlaları yüzümü ıslatıyordu. Gökyüzü bana mı ağlıyordu yoksa şehrin kirini mi temizliyordu bilmiyordum. Tek bildiğim kalbimdeki amansız ağrıydı.
Sanki soluğum kesiliyordu. Boynuma bir ip dolanmıştı ve sımsıkı düğümlenmişti. Nefes aldırmıyordu. Nefes almak için kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığımda buna ihtiyacım olmadığını biliyordum. İhtiyacım olan tek şey onu görmekti, onu görüp biraz olsun nefes almaktı. Gökyüzüne ihtiyacım yoktu ona ihtiyacım vardı. Gözlerini görmeye ihtiyacım vardı. Kahve gözleriyle uçsuz bucaksız gökyüzü gibi bakıyordu. benim gökyüzüm onun gözlerinde saklıydı.
Yağmur şiddetlenmesine rağmen sekteye uğramayan yavaş adımlarla yürüyordum. Islanıyor olmak şu an pek umurumda değildi. Ayaklarım geri geri gidiyordu.
Oysa onu görmek için deliren kalbim maratona koşar gibi ona koşuyordu.
Sokağın sonundaki mekana geldiğimde adımlarımı hızlandırdım ve içeri adımımı attım. Yüksek müzik sesi kulaklarımı uğuldattığında yüzümü buruşturdum. İçerdeki kalabalığı umursamadan hızlıca geçtim, gözlerimi sahneye çevirdim ve onu gördüm. Karanlıkta olmasına rağmen yüzünü çok net seçebiliyordum.
Ezbere biliyordum seçmeme gerek var mıydı ki?
Yüzüne hafif bir ışık vuruyordu. Kahve saçları alnına düşmüştü. Alnı ise terden ıslanmış, parıl parıl parlıyordu. Gözleri elindeki gitardaydı. Bende gözlerimi saçlarından zorlukla alarak ellerine çevirdim. Elindeki gitarı sımsıkı tutmuş, parmak uçlarını tellere dokunduruyordu. Bir an parmak uçlarını saçlarımda hayal ettim ve bu baştan aşağı titremememe sebep oldu. Kendimi bir gitarın yerine koymak isteyecek kadar delirmiştim.
Gözlerimi tekrar yüzüne çevirdiğimde, şarkının ritmiyle hafifçe kafasını sallıyordu. Farkında olmadan ben de sallamaya başladım. Kafasını salladıkça kahve saçları hareket ediyordu. Gözlerini kapatmış melodiye ayak uyduruyordu. Bu görüntüsü kalbimin yerinden çıkacak gibi atmasına sebep oldu. Karşımda bir şaheser duruyordu böyle atması tabii ki normaldi ama benden başkasının onu böyle görme düşüncesi bütün vücudumu titretti. Gözlerimi ondan zorlukla çekerek etrafıma baktım. Herkes sahneye bakıyordu ama kimin ona bakıp bakmadığını göremiyordum.
Tekrar ona döndüğümde burada olduğumu hissetmiş gibi bir anda kafasını kaldırıp benim olduğum yere baktı. Göz göze geldiğimiz an kısık kahve gözlerinin en içine baktım o ise kaşlarını çatmıştı. Burada olmamın onun hoşuna gitmediğini, beni görmek istemediğini biliyordum. Kendime ne kadar engel olmaya çalışsam da buradaydım işte sevdiğim adamın karşısında.
Yangına koşuyordum.
Bütün bedenimi cayır cayır yakacak bir ateşti o ama ben yanmaya dünden razıydım. Buna aptallık denmezdi çünkü o ateşi kendi ellerimle ben yaratmıştım ve şimdi de ben harlıyordum. Onun hiç bir suçu yoktu.
Gözleriyle göz temasını hiç kesmedim en sonunda gözlerimden gözlerini o çekti. Gitarını yerine bıraktı. Şarkı bitmiş miydi? Farkında bile değildim. Burak kısa bir iyi geceler konuşması yaptı ve seyircileri selamladıktan sonra sahneden inmeye başladılar.
Derince yutkundum. Onunla konuşmak istiyordum. Merdivenlerin başına doğru yürüdüm ve Barlas'ın sahneden inmesini bekledim. Yanımdan geçen grup üyeleri bana şaşkınca bakıyorlardı. Biliyorlardı, ben Barlasa gelmezdim. Evet eskiden olsa gelmezdim ama şimdi gelmek için yanıp tutuşuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑆𝑎𝑢𝑑𝑎𝑑𝑒
Teen FictionBaşım Barlas'ın göğsüne düştü. Soğuktan donmuş burnumu sıcacık göğsüne sürttüm. Burası yuva gibi hissettiriyordu. Derin bir nefes aldım. Kokusu ciğerlerime doldu. Gözlerim kapandı. Son kez fısıldadım. ❝ Yangın düşmüş kor kor. Yanmış gönlüm yer yer...