Yıldızı parlatmayı unutmayın.✨
Keyifli okumalar.Medya: Işık
⭒⭒⭒
Birini sevmenin hiç bu kadar acı verdiğini bilmiyordum. İnsan en çok sevdiğine kırılır demişti, doğruydu. Normalde biri beni evinden kovsa asla umrumda olmazdı. Bırak ağlayıp kaçmayı orayı birbirine katardım ama kovan o olunca, ağzımı bile açamamıştım. Ben bir tek ona böyle kırılıyordum, bırak sözlerini bir bakışıyla bile kalbimi kırabiliyordu.
Ona bir adım atmanın bedeli, on adım geriye savrulmaktı.
Üzerimdeki gri bulutlardan çiseleyen yağmur damlalarını umursamadan koşuyordum. Nereye koştuğumu bile bilmiyordum. Sadece koşuyordum neyden kaçtığımı da bilmiyordum.
O öfkeli sesinden mi, yoksa bana nefretle bakan gözlerinden mi kaçıyordum bilmiyorum.
Evden hızlıca çıktığım için montumu bile almamıştım. Şu sıralar soğukla nasıl haşır neşir olduysam bu sefer hissetmedim ya da kalbimin yangınından hissetmiyordum.
Ne kadar koştum bilmiyorum ama en sonunda nefes nefese durdum. Göğsüm hızlı hızlı inip kalkıyordu. Gözlerimi gökyüzüne çevirdiğimde hissiz bomboş gözlerle baktım. Eskisi gibi olmak istiyordum hissiz, umursamaz ve kalp kıran eski Işık olmak istiyordum.
Eğer siz kalp kırmazsanız insanlar sizin kalbinizi kırardı.
Nereye gitmem gerektiğini bilmiyordum. Eve hiç gitmek istemiyordum zaten gidemezdim evimiz buraya oldukça uzaktı ve param montumda olduğu için o seçeneği eledim. Geri dönüp de montumu ve telefonumu almak da istemiyordum.
Sığınacak bir yer arıyordu kalbim. Oysa az önce sığındığım yerden kovulmamış mıydım? Kime sığınacaktım ki?
O anlar aklıma geldikçe kalbim sızlıyordu, avuçlarım sızlıyordu. Parmak uçlarımdan süzülen kana baktım.
En sonunda Senaya gitmeye karar verdim, evi neresiydi bilmiyordum ama çalıştığı yere gidicektim. Umarım orada olurdu. Yoksa ne yapacağımı bilmiyordum.
Çiseleyen yağmur eşliğinde mekana geldim. İçeriye adım attığımda soğuktan donmuş bedenim gevşedi. Kahve gözlerimi kısarak etrafa baktım. Bir kaç kişi vardı ama Sena gözükmüyordu. Bar tezgahında duran uzun saçlı çocuğa ilerledim.
"Sena yok mu?" Çocuk bana şaşkınca baktı, berbat bir halde olduğumu biliyordum zaten. Eğer beni tanıyorsa ilk defa böyle acınacak halde görüyordu.
"İçeride, çağırayım mı?" Sessizce kafa salladım. Konuşmaya bile mecalim kalmamıştı. İçerisinin sıcaklığına rağmen bedenim ısınmıyordu ve ben hâlâ titriyordum. Ellerim buz gibiydi.
Sena arka taraftan hızlıca geldiğinde beni süzdü ve ağzı açık kaldı.
"Işık! Bu halin ne? Ne oldu? İyi misin?" diye telaşla konuştu. Bu hali içimin sıcacık olmasına sebep oldu. Geçen gece annem bile beni gördüğünde nasıl olduğumu sormamıştı sadece beni azarlamıştı. Gözlerim doldu.
Sena gözlerimin dolduğunu görünce gelip sımsıkı sarıldı. Gözümden bir damla yaş saçlarına düştü. Senayla normalde bu kadar yakın değildik sadece buraya geldiğimde konuşurduk. Oysa şimdi sığınacak bir tek onu bulmuştum.
"Işık tenin buz gibi üzerinde bir mont bile yok!" dedi kızgın sesiyle sonra geri çekildiğinde gözümden akan yaşları gördü. Yüzümü ellerinin arasına aldı. "Tamam bir şey yok. Geçti. Gel önce seni ısıtalım."
Sonra elimden tutup beni arka tarafa çekiştirip bir odaya soktu. Odada bir orta sehpa, tekli koltuk ve iki kişilik koltuk vardı. Sanırım burası dinlenme odaları gibi bir şeydi. Beni iki kişilik koltuğa oturttu. Üzerime bir tane kaban sardı. Ellerimi ısınması için tutarak yanıma oturdu. Ona minnetle baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑆𝑎𝑢𝑑𝑎𝑑𝑒
Teen FictionBaşım Barlas'ın göğsüne düştü. Soğuktan donmuş burnumu sıcacık göğsüne sürttüm. Burası yuva gibi hissettiriyordu. Derin bir nefes aldım. Kokusu ciğerlerime doldu. Gözlerim kapandı. Son kez fısıldadım. ❝ Yangın düşmüş kor kor. Yanmış gönlüm yer yer...