XIV. yokmuşum gibi olacağım

158 20 8
                                    

51 yazı Edinburgh'u kısa bir süre için de olsa sıcak memleketmiş gibi hissettirmeye geldi. Günler uzun, geceler kısacıktı. Geceler bize lazımlardı, ve kısacıklardı.

Bu sıcacık günler bana sevgiyi öğretti. Aşkım içimde olgunlaştı, kızardı, ağırlaştı. Henüz dalından düşmemişti, açıkçası düşeceğini de hiç düşünmezdim. Çünkü Yoongi içimdeki o meyveye her sabah ve her akşam özenle bakıyordu.

Hayatıma gelen şevkten ve renkten olduğunu zannediyorum, işlerim epey hızlanmış, düzelmişti. Fitz'le bile aram daha iyiydi diyebilirdim. Birbirimize "alçak" ya da "muşmula suratlı" ya da "meymenetsiz" demiyorduk en azından. Eski sabit indirimine de geri dönmüştü. Kuzgun'a satış yaptığı fiyatla bana da satıyordu artık. Eskiden "Kuzgun arkadaşımdı, sen değilsin." derdi ya, şimdi "Kuzgun arkadaşımdı, sen de arkadaşımın çırağıydın." diyordu.

Taehyung ise hem Yoongi ile çalışıyor, yeni bir repertuvar ortaya koymaya çabalıyordu; hem de çalıştığı ufak kabarelerden çıkıp daha büyük mekanlarda sahne almaya çalışıyordu. Bazen Edith, Chet, Yoongi ve ben toplanıp onu izlemeye giderdik. Yaz akşamları böyleyken nefis geçerdi. Bazen bize Susan da katılırdı, ufak Tilda'mız da. Onlar da bu 'toplama' aileye katılmış sayılırlardı. Bazen Taehyung'un annesi gelirdi. Chet nüfuslu bir adamdı, gider mekanın orta yerinde, sahneyi en güzel gören masayı tutardı bize. Yoongi ve ben hep ilk gelirdik. Taehyung ise her zaman çok heyecanlı olurdu sahneye ilk kez çıkıyormuş gibi. "Size çalarken çok heyecanlanıyorum." derdi "Sizi çok seviyorum, o yüzden hep çok heyecanlanıyorum. Siz bana hâlâ çocukmuşum gibi şefkatle ve heyecanla bakıyorsunuz oturduğunuz yerden. Bir hata yaparsam 'olsun' der gibi omuz silkip daha genişçe gülümseyecek ve beni her halükarda kabul edecekmiş gibi bakıyorsunuz. Eğer iyi çalarsam benimle gurur duyacakmışsınız gibi hissediyorum. Ailemmişsiniz gibi."

O böyle deyince bir sevinirdik, sonra bir de huzursuzca birbirmize bakardık Yoongi'yle. Ailemmişsiniz gibi diyor, bizleri öyle görüyordu. Ama bu 'aile'de Edith hariç kimse Yoongi ile birlikteliğimiz şöyle dursun, yönelimimi dahi bilmiyordu. Sanki onlara güvenmediğimizden böyle yapıyormuşuz gibi hissediyorduk içimizden biri 'aile' sözcüğünü vurgulayınca.

Akşamın geri kalanında göründüğümüz kadarıyla keyfimize diyecek yokken, hep içimizde bir yerde dururdu o nankörlük hissi. Ertesi gün ya Edith'le, ya Yoongi'yle "Acaba söylesek mi artık?" konuşmaları yapılırdı. "Bir düşünelim." derdik sonuç olarak. "Bir düşünelim." demek vicdanımızı rahatlatırdı o an için. Ama hiç düşünmezdik.

Aslına bakarsanız, gerek de kalmadı.

İlk önce Chet öğrendi. Edith'le konuşurken, tartışırken kendimizi fazla kaptırmıştık. Edith'in yine bana temkinsizliğimden ötürü kızdığı bir zamandı. Birbirimize sesimizi yükselttiğimiz bir anda eve giren Chet'i duymamıştık.

Edith "İyi, her canın istediğinde Yoongi'de kal, her deliğe Yoongi'yle gir, ama sakın ha gelip Edith bilmemkim bizi gördü bilmemkim bizi duydu deme bana!" demişti bana, ve ben de "Gelmem sana! Bakarız biz başımızın çaresine!" demiştim. Sonra o kaşlarını kaldırıp "Yaa, öyle mi oldu şimdi?! Sen zerre miskal büyüyememiş çocuğun birisin, Namjoon. Aynı tas aynı hamam, sakın küçüklüğündeki gibi bana duygu sömürüsü yapma bakarız başımızın çaresine deyip! Alır götürürler arkandan su bile dökmem böyle dikkatsiz davranmaya devam edersen!" demişti. Sinirlenmiştim "Ne yapmışım sanki be! Alt tarafı tiyatroya gittik! Su bile dökmemler, büyüyememişsinler, ne oluyor sana böyle?!" "Asıl sana ne oluyor?! İki erkek salonda o kadar oturacak yer varken gitmiş en arka köşeye oturmuşsunuz, hiç mi çalışmıyor kafan?" "Çok da güzel yapmışız, iyi ki de yapmışız. Kim ne düşünecekti, Edith? Sen bildiğin için sana her şey ortadaymış gibi geliyor. Oysa değil, biz güzel saklıyoruz, kimse de anlamıyor. Kurcalama daha fazla, yeter içimi bulandırdın." Sesi tizleşti hayretle "İçini mi bulandırdım? İçini mi bulandırdım?! Bana bak, Namjoon, sana da başlarım, tiyatrona da başlarım, aşk meşkine de başlarım, ben başlamadan çabuk git evine! Sabah sakinleşip tekrar konuşacağım seninle o kaz kafana girene kadar." "Nah başlarsın! Konuşamazsın benimle!" "Terbiyesiz!"

Marceline " namgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin