XIX. greensleeves was all my joy

128 14 3
                                    

Zor bir şeydi o geceden bahsetmek. Hep çok zordu. Düşünmesi bile zordu. Fakat güne çıkana kadar başımıza gelmeyen kalmadığı için ömrümüzün kalanında mutlu ve refah içinde geçen yılların kıymetini bilebildiğimiz kadar bilmiştik bu zamanlar sayesinde.

Yoongi çalışıyordu. Çok çalışıyordu. Çünkü damarına basıyordum çalışsın diye. Yan gelip yatmasın, zaten hazır besteleri çaldıkları için rehavete kapılmasın, körelmesin diye.

Uykunun bir çeşit gafil avlanma sebebi olduğunu bilmeme rağmen, bazı geceler Yoongi'yi uyku tutmadığını, kalkıp çalışma odasına gittiğini gördüğümde uyumaya devam ediyordum. Biliyordum ki orada benim haberim olmayan bir yığın şey yapıyordu, aslında sabah ona gururunu kıracak şeyler söylersem, akşam kendini bana ispatlamak zorunda hissediyordu. Bu sıkıntı onu geceleri uyutmuyordu kimi zaman, işin aslı, uykusunu kaçıran şey ben olmuş oluyordum. Fakat böyle olması gerekliydi, gencecik kafasının içi hâlâ güzel şeylerle dolu olabilecekken yan gelip yatmasına dayanamıyordum.

Yoongi onu tahrik ederek kandırmamın sonucunda hırslanıyor ve ite ite de olsa üretmeye devam ediyordu. İnatçı biri olup kendi hayatıyla ilgili en doğru şeyleri kendisinin bildiğine inandığı için onunla doğrudan konuşmak fayda etmemişti gördüğünüz üzere. O yüzden ne istediğini, nerede rahat ettiğini ancak ve ancak onun inadını ona karşı kullanırsam anlar diye düşünüyor ve her fırsatta besteci kimliğine dil uzatıyordum. Bana 'günümü göstermesini' istiyordum.

Böylece onları sahneye taşımasa bile Yoongi sayfalarca nota yazdı. Bir orkestrayla çalışmanın, meraklı ve uyanık olmanın da ona kattığı şeyler vardı, gözle görülüyorlardı. Eskiden çello ve piyano ile beraber keman ve yan flüt için bir şeyler üretmeye alışıktı, şimdi başka enstrümanları yakından dinleyip durdukça onlar hakkındaki birikimimi de artıyordu. Bir senfoni yazmak istediğini söylüyordu, ancak bunun için yolunun uzun olduğunda da ısrarcıydı. Mükemmel olmasını istediği için deneyip başarısız olmak gibi bir niyeti yoktu. Bu ilginç geliyordu bana, çünkü ne işle ilgilenirseniz ilgilenin, o işte iyi olmak için o işe başlamak ve hatalar yapmak gerekir. Sonra hataları gidermek için pratik yapmak gerekir. Bir işte iyi olmanın sadece iki aşaması olduğuna inanırdım ben: Hata yapmak ve pratik yapmak. Yoongi aslında bunu iyi biliyordu, çünkü bir enstrümanist olmanın da temel mantığı buydu. Klavyeyi ezberleyemezdiniz, notaları okuyamazdınız, parmağınızı klavyeye düzgün basamazdınız, yayı çekemezdiniz. Sonra tüm bunları o kadar çok yapamazdınız ki, artık bunların nasıl 'yapılmayacağını' çok iyi biliyor olduğunuz için nasıl 'yapıldığını' öğrenmek daha kolay olurdu. Yoongi'nin beste yaparken yeni sistematiklere alışmasının ve aklındakileri kağıda dökmesinin yolu da bundan geçiyordu, ancak çello öğrencilerine hata yapmanın önemini anlatan insan neden beste yapmaya gelince bir anda Mozart gibi hasta yatağında sayıklaya sayıklaya senfoni yazdıracak kadar mükemmel hale gelmeyi bekliyordu?

"Çünkü kağıt üzerinde yaptığım hatalar beni utandırıyor." diyordu bu sorunun cevabına Yoongi "Çünkü çello çalarken bir hata yaptığında bunu anında fiziki olarak hissetmen mümkün. Hemen duyarsın. Hemen düzeltirsin. Ama bir grup insanın çalması için bir beste yaparken acemiliklerin göze çok batacak haldeyse, ya da besten büsbütün kötüyse, aklındaki gibi olmuyorsa, bunu anında anlaman imkansız. Çok hevesle, heyecanla besteni o bir grup insana götürür ve önlerine koyarsın, kafanda her şey tamamdır, ama parça çalınmaya başlayınca birden hüsrana uğrarsın. Hemen düzeltmen de imkansızdır çünkü bu bir grup müzisyenin de kendi kısımlarının düzeltilmesine seninle aynı anda uyum sağlaması gerekir. Her şey birbirine girer." "İyi de provalar biraz da bu yüzden yok mudur?" "Namjoon, prova da bir tür konserdir. Yüz kişilik bir orkestra, hepsi senin besteni çalıyor, ama aynı zamanda dinliyorlar da. Düşünsene. Bir hata yaparsam bunu senden benden önce Allan duyacak mesela. Provanın provası nasıl yapılacak? Öyle bir şey yok. O yüzden mükemmel olmalı işte." "Bir dakika bir dakika... Sen hata yaptığında Bay Allan'dan mı utanıyorsun şimdi?" Omuz silkerdi o da "Benim başarısızlıklarımdan besleniyor."

Marceline " namgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin