Yoongi Taehyung'un ona anahtar getirdiği günden birkaç gün sonra odama geldi. Yatağımda oturur halde bulunca beni, irkildi. Yatağa gömülü bulmayı bekliyordu beni her zamanki gibi.
Eşikte durdu biraz "İyi misin?" Güldüm burnumdan. Başımı salladım iki yana. "Değilim. Hastayım." Yüzüne baktım sonra. Anladı geçen hafta Bayan Kim ile konuşmalarını duyduğumu. Omuzları düştü, yavaş yavaş yürüyüp yanıma geldi ve yatağa oturdu. Çok sıcaktı hava, üzerinde kolsuz bir bluz vardı. Omuzlarını, kollarının içlerini görebiliyordum. Bağdaş kurdu, benden de aynısını yapmamı istedi "Konuşalım mı biraz?" "Ne diyeceğini biliyorum, Yoongi. Duydum sizi. Gitmeyeceğim ben Plymouth'a." "Namjoon, konuşmak istiyorum sadece. Anladım, duymuşsun işte, tamam sonra konuşuruz o konuyu. Ben ayrı bir konuşmak istiyorum." Şüpheyle baktım yüzüne, hepten sıkıldı canı "Benden bile korkar oldun." Yatakta bağdaş kurup oturdum ben de karşısına "Ne ilgisi var, Yoongi? Ben niye korkayım senden?" Bakışlarımı indirdim "Üzüldüm sadece." O da ellerine bakıyordu "Neden?" "Bayan Kim bana hasta deyince, inkar etmedin sen. Taehyung 'Plymouth'ta doktor var tanıdığımız.' dedi, ona da bir şey demedin. Deli miyim ben sence? Ben anladım ne demek istediklerini onların, akıl hastanesine yatırılmamı istiyorlar. Sen de hiçbir şey demedin onlara." Hayretle bakakaldı suratıma. Ne bakıyordu bilmiyordum. Güldü hafiften "Ne alakası var, Namjoon? Ne diyorsun sen, ne tezgahlar kurmuşsun kafanda... Kendine gel, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Bir de çocukluğum hastanelerde geçti dersin. İlle de ağzından akan salyayı tutamayacak kadar, gaipten sesler duyup durduk yere birilerine bıçağı takacak kadar manyak olması gerekmiyor insanın bir doktor görmesi için. Sana öyle demiyoruz hiçbirimiz." Ellerime uzandı, bir tanesini tuttu, okşadı avcunun içinde "Keşke sana bundan sadece dört beş ay önceki halini gösterebilseydim senin. O zaman anlardın neden böyle dediğini Bayan Kim'in. Süzüldün diyorum. Sen görmüyorsun bunu. Ne yiyebiliyorsun, ne uyuyabiliyorsun, ne hareket edebiliyorsun. Unutkanlaştın ve hayatına devam etmene engel oluyor bu. Sana bir şey olacak diye ödümüz kopuyor, atalım hastaneye baksın başının çaresine der miyiz biz? Yapar mıyım ben böyle bir şey?" Samimiydi sözlerinde. İnandım ona. "Ne yapacak peki doktor?" "Bilmiyorum. Hiç psikiyatriste gitmedim ben." "Yoongi." dedim yüzüme bakması için, başını kaldırıp baktı. İçtenlikle söyledim "Ben korkuyorum. Bana ne oldu bilmiyorum ve birkaç kere babamların muhabbetlerinde böyle insanların beyinlerine bir şeyler yaptıklarını duymuştum. Gitmek istemiyorum. Hem gitmeme sebep olacak kadar kötü durumda da değilim ben, bak konuşabiliyoruz iki insan gibi. Bana zaman verin. Düzeleceğim. Beni dinle, gerçekten çok korkuyorum." Endişeliydi, üzgünleşti yüzü "Ben de korkuyorum, ama ne yapabiliriz bilmiyorum artık... O zaman Plymouth'a gidelim, ama doktora gitmeden önce biraz zaman geçsin, olur mu öyle?" "Olmaz. Çıkar doktoru aklından. Korkuyorum diyorum, Yoongi. İstemiyorum." "Bak, o zaman sadece Plymouth'a gidelim." "Doktor konusuna hiç girmeden." "Evet, tamam, öyle istiyorsan öyle olsun. Gelecek misin benimle?" Tereddüt ettim, camdan dışarı baktım biraz, mahallemi izledim. Doğduğumdan beri yaşadığım bu mahalleyi izledim. Her karışını tanıdığım bir şehirdi Edinburgh benim.
Yoongi sıkıntımı anladı, çünkü o da benim gibi hiç ayrılmamıştı Edinburgh'tan. Elimi tutup sıktı "Sadece bir süre. Sen daha iyi hissedene kadar. Beraber gidip beraber geri döneceğiz." Nedense içimde dönmeyecekmişiz gibi bir his vardı "Umarım döneriz." dedim. Tuttuğu elimi öptü, sonra bana doğru eğildi, başını kucağıma koydu ve uzandı. Mırıldandı "Çok değerli bir şeyini bırak burada. Almak için geri dönmek zorunda kalacağın bir şeyini. Bana güvenmiyorsan o şeye güvenirsin." Saçlarını okşadım, avuçlarıma doluyordu sarı tutamlar "Sana bütün kalbimle güveniyorum ben." Gülümsedi, hiç bırakmıyordu elimi "Geri getireceğim seni evine. Söz veriyorum." "Evimize." "Evet, evimize." Başını kaldırıp yüzüme baktı "Evin evimiz oldu değil mi ikimizin?" "Öyle oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marceline " namgi
Fanfiction"What do you do, when you and him are together?" "We play cellos. We speak of music, and the beauty of what is feared. There is an abandoned sea shore we go. We dream of overseas, lie down, lie down, lie down and sleep. We eat together, mother natur...