Güney Dakota, Yıl 2020
"Demek buydu Marceline'in olayı... Anlattıklarınız aklımın ucundan geçmemişti o camekanın içinde duran çelloya bakarken."
Ulusal Müzik Müzesi'ni gezen öğrenci çift, gezileri bitip oradan çıktıklarında hâlâ Marceline'i düşünüyor oldukları için hikayesini öğrenmek istemişlerdi. Bir hafta süren uzun bir rica merasimi ve inatçı telefonlaşmalar sonucunda Raven's Strings'in şimdiki sahiplerine ulaşmışlardı, herkes aynı kısa cümleyi okuyordu ezberden "Marceline, markamızın kurucusu Luthier Richard Rawlins'in dedelerinin yaptığı antika bir çello." Ancak çift bunun yeterliliğine asla inanmıyordu, ve gidebildikleri en eski isme kadar eşelemekte kararlılardı. Nihayetinde Edinburgh'taki ilk Raven's Strings dükkanının numarasına erişmişlerdi, öğrendiklerine göre Edinburgh'taki bu müze niteliğindeki atölyeyi işleten kişi Eve adında yaşlı bir kadındı. Ne büyük nimet ki bir ressam olan Eve, Skype kullanmayı bilecek kadar çağa ayak uydurmuş bir yaşlıydı. Marceline hakkında konuşmayı seve seve kabul etmişti.
Çiftin kadın olanı bilgisayarın ekranından Eve'i izlerken şöyle sordu "Peki ya sonra neler oldu?" Eve iç geçirdi "1980'de Edinburgh'u ziyaret ettiklerinde Namjoon buradaki dükkanı ve atölyeyi bana bırakacağını söylemişti. Hayattayken bazıları İskoçya'da, bazıları İngiltere'de, babam Chet sağolsun bazıları Portekiz'de ve Avrupa'nın diğer ülkelerinde olacak şekilde Raven's Strings'i korkunç bir hızla büyüttü Namjoon. Yönelimlerden ötürü dışlanma, karalamalar, boykot modası her zaman vardı, tahmin edersiniz. Ancak Namjoon işini iyi yapıyordu ve kendisi gibi insanlarla çalışıyordu, o kaliteden hiçbir zaman vazgeçemedi müzisyenler. Zaten en büyük reklamı Taehyung'un kemanı Lusci ve Yoongi'nin çellosu Marceline idi, bir de bu iki çalgı efsaneleşince önü alınamayacak hale geldi Raven's Strings. Merkezi her zaman Edinburgh'tur ama dünyanın dört bir yanına çalgı gönderiyorlar hâlâ." Erkek olanın aklına bir soru düşmüştü "Namjoon gördü mü bütün dünyaya yayıldığı günleri?" Eve tebessüm etti "Pek sayılmaz. Doksanların sonuna doğru kaybettik ikisini de." Kadın şaşırmıştı "Nasıl, Yoongi'yi de mi?!" "Evet, yakın zamanlarda olmuştu. Fakat geride hiçbir yarım iş bırakmadılar, içleri çok rahattı. Bizim için zor oldu bir zorluktan söz edeceksek eğer." "Peki ya Taehyung?" "Yoongi'den sonra o artık iyice yaşlanmıştı." Eve anlatırken gülümsedi genişçe "Taehyung ailesini de alıp Plymouth'a döndü, hani şu Yoongi ile Namjoon'un bir ay kaldıkları evleri vardı ya. İşte oraya yerleşti. Müziği de bırakmıştı artık, sefasını sürmek istiyordu biraz da." Gözleri nemlenmişti yaşlı kadının "Taehyung'tan sonra o ailedeki herkesi tanımış olan bir tek ben ve Tilda kaldık. Susan, Bayan Kim, babam, Taehyung, Yoongi, Namjoon... Annem Edith'i hep diğerlerinden dinledim tabii, çok şükür ki annem hakkında her şeyi Namjoon'dan öğrenme şansım oldu. Bana en uzun süre dostluk eden kişi Tilda idi, ama beş altı sene önce onu da kaybettim. Bu anıları, Marceline'i, Fantasia'yı, Yoongi ve Namjoon'u dinleyebileceğiniz bir tek ben kaldım dünyada." İç geçirdi Eve "Ben de yaşlandım artık, benden sonra kimseden dinleyemezdiniz bunu, iyi yetişmişsiniz."
Kadın heyecanlanmıştı "Niçin böyle söylüyorsunuz? Eğer bize izin verirseniz, bunu kaydedecek, yazacak birilerini buluruz belki. Bu kaybolmaması gereken bir öykü, dünyaca ünlü bir çello ve çello markasının, herkesin çok severek dinlediği bir müzik grubunun arkasındaki hikayeyi anlatıyorsunuz bize. Müsaade edin bunu koruyalım." Eve tereddütteydi "Yapabilir misiniz bunu?" "Bunun zor olmayacağından eminim. Olduğu gibi aktarılabilir anlattıklarınız. Bunun olmasına sıcak bakar mıydınız?" Eve başıyla onayladı "Tabii ki, çok isterim. Nasıl olacak bu?" Çift iyice heveslenmişti "Sizi Edinburgh'ta ziyaret etmek ve orayı gezmek isteriz, bunu yazabilecek birilerini bulabilirsek onu da yanımızda getiririz. Buna izniniz var mı?" "Tabii, tabii, lütfen gelin. Memnuniyet duyarım size burayı gezdirmekten, hatta Plymouth'a bile götürebilirim onların bindiği trenle. Yeter ki birileri bu bayrağı alsın benden. Unutulacak diye çok üzülüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marceline " namgi
Fanfiction"What do you do, when you and him are together?" "We play cellos. We speak of music, and the beauty of what is feared. There is an abandoned sea shore we go. We dream of overseas, lie down, lie down, lie down and sleep. We eat together, mother natur...