XVII. tekrar bir balık*

135 16 3
                                    

Konser çıkışında, salon kapısının önünde bekliyordu bizi Yoongi. Kucağında üç koca buket çiçek vardı, Marceline ile beraber onları taşımakta zorlanıyordu. Biz yanına varmadan önce bir kişi daha bir buket çiçek verdi ona. Hepsini mütevazı bir üslupla kabul ediyor, yanına gelenlere başıyla selam veriyor, geldikleri için teşekkür ediyordu. Ona doğru yürürken Edith mırıldandı "Bu kadar alçakgönüllü değildi Yoongi."

Değildi. Göğsünü kabarta kabarta şımarıklık eder, hatta bazen ukalalık yapardı eskiden olsaydı. Şimdi çok sessiz karşılıyordu olanı biteni. İçinde bir coşku vardı, ancak bu coşkuyu nereye koyacağını bilemiyordu.

Bizi görünce bakışları gevşedi, gülümsemesi genişledi ve daha içten bir hal aldı. Bir ömür ayrı kalmışız gibi yanımıza koştu. Chet'in kahkahasını duyunca evinde hissetti. "Bana ver onları." dedi Chet, Yoongi de taşıyamadığı çiçekleri ona verdi. "Neymiş bunlar böyle ya! Ne çok sevenin varmış." dedi Chet çiçeklere bakarak. Yoongi "İşte, kendilerince beni kutluyorlar." diye yanıtladı "Çiçekler için üzülüyorum, çünkü kesme çiçekler yirmi günden fazla yaşamıyorlar. Çöpe gidecekler. Onlardan daha önemli değilim. Mahcup edici biraz." "Boşver be!" dedi Edith "Sen kesmedin sonuçta. Sana verilmeseler başkasına verileceklerdi." Yoongi'nin koluna girdi yavaş yavaş çıkışa yürürken "Ee anlat bakalım, nasıldı tekrar sahneye çıkmak?" Yoongi iç geçirdi "Bilmiyorum. Orayı özlediğim kesin, ancak kafa karışıklığımı henüz çözemedim. Boşlukta hissediyorum, dışarıdan seziliyor muydu?" "Hayır." diye kesinkes reddettim. Oldukça seziliyordu taşıdığı huzursuzluk, ama bunu bilmesini istemedim. İlgiyle yüzüme baktı "İyi miydim sence?" Başımla onayladım "Çok iyiydin. Güzel mi güzel bir geri dönüş oldu. Evde prova ettiğin halinden daha iyi çaldın hem de." Rahatlayarak bıraktı nefesini "İyi bari."

Binanın çıkışına vardığımızda, beklemediğimiz bir sürpriz bekliyordu bizi orada. Beklediğimden erken sönmüştü öfkesi.

Duvara yaslanmış, binadan çıkanlara bakıyor, bizi arıyordu gözleriyle. Yoongi'yi gördü. Yoongi de onu gördü. Kaşları çatıldı Taehyung'un, dargın bir yüzle bakışlarını kaçırdı, ellerini cebine atıp uzağımızda bizi beklemeye devam etti. Aslında yanına gitmesi gereken biz değildik. Taehyung bir özür bekliyordu. Yoongi'yi affetmek istiyordu. Ancak hepimiz biliyorduk ki Yoongi'nin çözemediğimiz bir gururu vardı, ve bir kavganın üzerinden ne kadar vakit geçerse, özür dilemek o kadar gözünde büyüyordu. O yüzden Taehyung onun işini kolaylaştırmak istemiş, buraya gelmişti. Yani ben böyle düşünmüştüm.

Sırtına dokundum "Seni bekliyor." Yoongi bakışlarını Taehyung'tan ayırmadan yutkundu "Ne diyeceğim?" "Özür dilemelisin." "Ne işe yarayacak, Namjoon? Onu en son gördüğümde bana bir daha karşısına çıkarsam beni öldüreceğini söylemişti." "Buraya kadar geldiğine göre böyle bir şey yapmayacak, Yoongi." "Affeder mi beni?" "Bunun için çabalayacaktır. Lütfen git yanına."

Tabii ki affedecekti. Yufka yürekliydi Taehyung'umuz.

Yoongi korka korka yanına gittiğinde onları izliyordum gülümseyerek. Yoongi'nin sırtı bana dönüktü, ancak Taehyung'un yüzünü seçebiliyordum. Yüzüne bakıp mimiklerinden bir anlam çıkarmaya çalışıyordum.

Edith yorgun hissettiğini, Susan da Tilda'nın uyku saatinin geldiğini söyledi. Yanımızdan ayrıldıklarında Yoongi hâlâ binanın insanlardan uzak bir köşesinde Taehyung'la konuşuyordu. Biz konserdeyken yağmur yağmıştı, yerler ıslaktı. Yerdeki ıslak bilet koçanlarını ayakkabımın burnuyla dürte dürte oyalanırken Taehyung'un yüzünü izlemeye devam ediyordum. İfadesi hiç yumuşamıyordu.

Yoongi başını eğerek konuşuyordu onunla. Bazen Taehyung da ona bakmaktan çekiniyordu. Birbirlerinin en yakın arkadaşıydılar, bazen sadece ikisinin anlayacağı duygular paylaşıyorlardı, bu da böyle bir zaman olsa gerekti. Barışacaklarından emindim.

Marceline " namgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin