20. OYUN

713 64 15
                                    

(Not; berbest benim kendi bulduğum bir terim. Özgür ruhlu ve hiçbir sınırlamaya bağlı kalamayan gibi anlamlar taşıyor. İçerikte kullandığım için belirtmek istedim. Ve ben dışında hiç kimsenin kullanmasını istemiyorum, sadece kendi kitaplarım için kullandığım terimi kimse almazsa sevinirim. Başka bir yerde görmemle hırsız ve çalıntı muamelesine maruz kalmak istemezseniz terimi hiçbir şekilde kullanmayın lütfen)

Sertap Erener- Olsun
Sertap Erener- Aşk
Sertap Erener- Bir Çaresi Bulunur

Sertap Erener- OlsunSertap Erener- AşkSertap Erener- Bir Çaresi Bulunur

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

20.BÖLÜM

"OYUN"


    Bornoza sarılarak banyodan çıktığımda kuşağına gevşek bir düğüm atıp giysi dolabından kendime kıyafet aramaya başladım. Hepsi tek bir kalıbın içine sığdırılmış gibi olduğu için biraz sıkıldığımı hissetmiştim. Koyu renk elbiseler değildi de daha canlı renkler giyinmek isterdim, üstelik hiç tarzım değilken fakat olsaydı giyerdim. En köşede Barbaros'un bana aldığı siyah, kadife elbise gözüme iliştiğinde gülümsedim çünkü bana tüm canlı renkleri canlı duygularla tattırmıştı.

Hiç düşünmeden elbiseyi elime aldığımda giyinmek istedim. Çekmecelerden siyah külotlu çorap, temiz iç çamaşırları ve ayaklarım üşümesin diye botlarımın ağzından görünmeyecek bir çift yünlü çorap alarak üzerimi değiştirmeye başladım.

Bornozu çıkartır çıkarmaz üzerimi değiştirdiğimde nemli saçlarımı kurulama gereğinde bulunmadan parmaklarımla tarayıp serbest bıraktım. Normalde de banyodan sonra saçlarımı kurutma gibi bir alışkanlığım yoktu, bu yüzden kendi kendine kuruması için bıraktım.

Odanın kapısı iki kez tıklatıldıktan sonra, "Rana," diye dışarıdan içeriye Barbaros seslendi. "Müsait misin? Girebilir miyim?"

"Evet," dediğimde parmaklarımı da saçlarımın arasından çıkartmıştım. "Müsaitim." İçeriye girdikten sonra elinde ağır olduğu belli olan bir valizle duruyordu. "O valiz ne?" diye sormadan edemedim.

Valizi yatağın üzerine bıraktıktan sonra sürgüsünü açıp ağızını araladı ve valizin içinden deste deste dolar göründü. "Bunlar senin?"

"Benim mi?" O kadar parayı bir arada görmenin şaşkınlığını yaşarken, bir şaşkınlık daha yaşamıştım. "Nasıl benim? Benim öyle bir param yok ki?"

"Boş durmadım," dedi düz bir sesle. "İki gün önce bizim çocuklar Rauf Kızılarslanı bulmuş..." Tefecilerle bir olup babamı dolandıran adamdan bahsediyordu. "Yanına gittiğimde babandan çaldıkları parayı aldım... Ve o da, diğer tefeciler de şu an Hazan'ın elindeler. Bir daha dışarıya çıkamayacaklar." Ağzımın beş karış açık olduğunu fark ettiğim gibi dudaklarımı birbirine kapattım. Bitti mi yani? Her şey bu kadar kolay mıydı? "Merak etme, sana hiç kimse zarar veremez çünkü senin yaptığını kimse bilmiyor. Hatta benim yaptığımı da... Küçük bir hırsızlık olayı." Gülümsedi.

BAZILARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin