Bölüm 17

47 4 1
                                    

KAYBOLUŞ


Yıl 1921

İzmir

İzmir'in kış aylarının tellalı rüzgârı, ağzı lafla dolu karılar gibi yönü belli değil. Hangi kapıya ne yöne gideceğini bilmez, paçası yanmış kuş gibi öte öte eserken Tamara'nın eski yırtık penceresindeki keteni hızlı hızlı pencerenin pervazına "Şak! Şak! Şak!" diye vuruyordu. Tamara en dip köşede, penceresiz odada yatmasına rağmen o ses onu deliye çevirmişti. Belli ki birinin kış ayı için hayvanına ayırdığı yarı çürümüş kullanılmaz durumdaki saman balyasının üstünden söylenerek doğruldu.

"eeehhh! Kahrolasıca ev midir? Mezarlık mıdır? Gerçi orası buradan rahattır. Ne bu ses! Sanki alacaklı gibi" diye söylenerek kambur belini doğrulttu. Pencereye doğru yürüyerek yırtık ve şakırdayan beze bakıp "Sen misin? Bir milletin toplanıp ta çıkaramayacağı yaygarayı basan ha! Ne işe yarıyorsun? Zaten yırtık pırtıksın. Tıpkı paçamdaki don gibi" deyip sinirle yarı çürük olduğu için hiç zorlanmadığı keteni çekip yırttı. "hahhh! Şöyle" dedikten sonra eğilip donuna bakarak "Seni de yırtayım mı? Ne dersin" deyip kendi kendine kimsesizlikten eğlendi.

Tamara "Aceba aptal Camuka ne yapıyor. Birde ona bakayım. Öldü mü? Ne yaptı bu. Hiç sesi çıkmıyor." deyip arkadan yürürken görüntüsü belinin kamburluğundan, gövdesi olmayan iki bacak yürür gibiydi. Tamara saya saya Camuka'nın yanına doğru ilerledi.

"hiiişşştt! Camuka, camuka!" deyip ayağıyla hayvanı dürtüyordu. Fakat Camuka'da ses seda yoktu.

Tamara "Kalk, kalk! Uyan seni aptal! Ölemezsin! Ne ölümü? Şu ara ölmek mölmek yok! Tamam mı?"

Camuka "tırrrşşşş" diye ses çıkardı.

Tamara "Hah! Tamam, şöyle dur. Gece gece bir bakayım ortalıkta kimseler yokken ne var ne yok. Bulayım sana dayanacak kadar bir şeyler. Tabi bana da. Açlıktan kovduğum tüm fareler sanki karnımda tepiniyor gibi. Ahhh! Neyse hadi, hadi! Uyu sen. Dolaşıp geleyim ben." dedikten sonra çirkin burnunu silip, zaten bükülmüş belini iyice büküp deneğinden güç alarak tin tin, gece gece ağaçların arasından masallarda bile rastlanmayacak bir esrarengizlikte kayboldu.

*

Vanessa uyumamış penceresinin kenarında rüzgârdan macunsuz camı yine tiz tiz ve hızlı hızlı "Tik! Tik! Tik!" vururken, onun sesini bile unutturan bir dalmışlık ile etrafa boş ve derin gözlerle bakıyordu. Onu bu dalmışlıktan çekip çıkaran kapı sesi "Tak! Tak! Tak!" diye vurdu.

Vanessa "kimooo! Teyze sen misin?" diye seslendi.

Behnan kısık ve diğer kişiler tarafından duyulmasından korktuğu bir sesle "Aç, aç kapıyı. Benim." Diye fısıldadı.

Vanessa 'ne işi var ki gece gece odamda bunun. Adad ile Melania anlamasa bari' dedi içinden ve kapıyı istemeden de olsa gıcırtıyla açtı.

Behnan " Ört, ört şu kapıyı usulca" dedi.

Vanessa "Ne oldu?" dedi merakla. Behnan ona cevap vermek yerine elini cebine sokup "hahh! İşte işte burada" dedi. Vanessa şaşkın şaşkın bakarak "Ne bu Behnan." Diye cevapladı.

"Senin penceren için söz verdiğim macun." diyerek pencereye yönelip sıkıca cama macunu çekmeye başladı. Vanessa mahcup mahcup "Çok, çok teşekkür ederim." Dedi. Behnan hala hem işini yapıyor hem de Vanessa'ya bakarak "Önemli değil. Hem sen hem de karnındaki üşümesin. Kışı iyice kucaklamadan bazı önlemler şart." Dedi.

"Sen çok ince bir adamsın Behnan. Sana ne yaptım bilmiyorum ama seni hiç kırmak istemem."

Behnan işini bitirmiş camın önünden ayrılıp Vanessa'nın yanına gelerek konuşmak yerine durdu. Karşısındaki tablo o kadar zerafetliydi ki sadece susup onu düşündürdü. Camdan vuran tiz ışıkla saçları yarı altın, yarı karamel gözlerindeki tiz ışık zebercetle yarışır parlaklıktaki bu kadın, zarafetinden tıpkı nazlı bir ceylan gibiydi. Behnan bu büyünün sarhoşluğunda dalmışlığından sıyrılıp "yoooo, yoo! Sen beni hiç kırmadın. Ben kırıldım. Sadece..." Vanessa birkaç adım daha yaklaşarak Behnan'a elini omzuna uzatıp "Sen iyi bir adamsın. Bunu bil ama ben çıkmazda bir kadınım. Bu karmaşa seni yoracak. Belli belirsizlikler senin duvarın olmadan..." Behnan Vanessa'nın sözünü bitirmeden kendine yaklaşan bu nazik kadının elini omzundan alıp kedi elini, onun beline dolayarak kendine çekti. O büyülü gözlere mıh gibi kendi gözlerini çakıp "Bana bak! Bak bana Vanessa" dedi. Kararlı ve amansız bir tavırla sessini boğup, yarı sinirli "Bu kadar depremleri ruhuma salıp, beni köklerimden sarsıp gidemezsin. Sen benim ruhumdaki fırtınaya nasıl dayanacağımı sanıyorsun. Senden sonrası tufan. Bu beni de yıkar seni de. Bana bir şey de! De bana!" diye Vanessa'yı sıktı.

GREJUVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin